Cihan� Ayd�nlatan Nur 13-14 |
• Resûlullah�n “sallallahü aleyhi ve sellem” annesi Âmine hâtun �öyle anlatm��d�r: O hazretin [ya’nî Muhammed aleyhisselâm�n] do�aca�� s�rada evde yaln�z idim. Abdülmuttalib Beytüllah� tavâf etmeye gitmi�di. Abdullah dört ay önce Medînede vefât etmi�di ve orada defn edilmi�di. Evin tavan� taraf�ndan büyük bir �ey indi�ini hissetdim ve beni korku kaplad�. Bir ak ku�un kanad�yla beni s�vazlad���n� hissetdim ve korkum da��ld�. Sonra bana süt gibi beyâz bir �erbet verdiler. Çok susam��d�m. Ald�m, bu �erbeti içdim. Uzun boylu küçük yüzlü hâtunlar gördüm. Abd-i Menâf�n k�zlar�na benziyorlard�. Etrâf�mda duruyorlard�. Gökden yere kadar uzanm�� beyâz ipekden bir örtü gördüm. Birisinin, Onu insanlar�n gözünden gizliyoruz dedi�ini i�itdim. Bir bölük ku�lar gördüm ki gagalar� zümrütden, kanatlar� yâkutdan idi. O s�rada gözümden perde kald�r�ld�. Do�udan bat�ya kadar yeryüzünü gördüm. Biri do�uda, biri bat�da, biri de Kâ’benin dam� üzerinde üç alem [sancak] gördüm. Sonra çok hâtunlar gelip çevremde oturdular. Muhammed aleyhisselâm do�ar do�maz ba��n� secdeye koydu. Parma��n� semâya kald�rd�. Sonra bir bulut indi ve onu kald�r�p götürdü. Bakd�m yerde göremedim. Gözden kaybolmu�du. Sonra “Muhammedi bütün âlemde dola�d�r�n�z. Bütün mahlûkât Onu ismiyle, sûretiyle ve s�fat�yla tan�s�n, bilsin” diye bir ses i�itdim. O bulut bir anda Onu geri getirdi. Onu beyâz bir yün içine sarm��lard�. Sard�klar� kundak sütden ak, ipekden yumu�ak idi. Yine bir bulut geldi, öncekinden büyük idi. Bulutun aras�nda at ki�nemeleri i�itiyordum. �öyle bir ses duyuyordum: Muhammedi “sallallahü aleyhi ve sellem” bütün insanlara, cinlere ve hayvânlara gösterdiler. Ona Âdemin saffetini, Nûhun rikkatini, �brâhîmin hulletini, �smâ’îlin lisân�n�, Yûsüfün cemâlini, Ya’kûbun besâretini, Eyyûbün sabr�n�, Yahyân�n zühdünü ve Îsân�n keremini “aleyhimüssalâtü vesselâm” verdik. Sonra bulut bir ânda aç�ld�. • Osmân bin Ebîl Âs “rad�yallahü anh”, annesinin �öyle anlatd���n� rivâyet etmi�dir: Muhammed aleyhisselâm�n do�du�u s�rada hazret-i Âminenin yan�nda idim. O gece ne tarafa baksam gündüz gibi ayd�nl�k idi. Y�ld�zlara bakd�kca bana yakla�d�klar�n� gördüm. Neredeyse üzerime dü�ecekler san�rd�m. • Mücâhid “rad�yallahü teâlâ anh” demi�dir ki: �bni Abbâsdan “rad�yallahü anhümâ” Resûlullah�n “sallallahü aleyhi ve sellem” emzirilmesi husûsunda, ku�lar�n ve di�er canl�lar�n münâka�a edip-etmediklerini sordum. �nsanlardan ba�ka bütün canl�lar, Onu emzirmek için nizâ’, münâka�a etdiler, dedi. Çünki, O do�unca; Ey canl�lar! Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem” do�du. Onu emzirene ne mutlu diye bir nidâ geldi. Bunun üzerine bu husûsda bütün canl�lar münâka�aya tutu�du. Sonra; Onu insanlardan birinin emzirmesi takdîr olunmu�dur diye bir nidâ geldi. Üç gün sonra Ebû Lehebin câriyesi Süveybe hâtun, Halîme hâtun gelinceye kadar dört ay emzirdi. • Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin do�du�u gece, Îrân kral� (Kisrân�n) serây� salland� ve ondört burcu y�k�ld�. Fârisin (mecûsîlerin) bin seneden beri hiç sönmeden yanan ate�i söndü. Sâve gölünün suyu yere çekilip kurudu. Mecûsîlerin me�hûr âlimi Mü’bedân rü’yâs�nda, serke� develerin önlerine katd��� atlar� öldürüp, Dicle nehrini geçdiklerini ve memleketlerine da��ld�klar�n� gördü. Kisrâ, serây�n�n sallanmas�ndan ve burçlar�n�n y�k�lmas�ndan çok korkdu. Kimseye bildirmek istemedi. Fekat sabâhleyin taht�na oturunca sabr edemeyip bu hâdiseyi vezîrlerine ve ileri gelen adamlar�na anlatd�. O bunlar� anlat�rken mecûsîlerin ate�inin söndü�ünü bildiren bir mektûb geldi. Kisrâ dahâ çok endi�elendi. Sonra Mü’bedân gördü�ü rü’yây� anlatd�. Kisrâ, Mü’bedâna bu hâdiseler için ne denebilir? diye sordu. O da bunlar arablar aras�nda meydâna gelen bir hâdiseye i�âretdir, dedi. Sonra Kisrâ, Nu’mân bin Münzîre mektûb yaz�p, bu hâdisenin îzâh�n� sorabilece�i bir âlim göndermesini istedi. O da Abdülmesîh Gassânîyi gönderdi. Kisrâ bu hâdiseleri ona sordu. Abdülmesîh Gassânî dedi ki: Bu ilmi day�m Satîh kâhin bilir. O �âmdad�r, dedi. Kisrâ, git ondan bu hâdiseleri sor dedi. �âma gidip Satîh kâhini buldu. O ânda ölmek üzere idi. Selâm verdi, cevâb alamad�. Bir �i’r okumaya ba�lad�. Satîh kâhin �i’ri i�itince gözlerini açd� ve ey Abdülmesîh! Kisrâ, serây�n�n sallanmas�, burçlar�n�n y�k�lmas�, Mü’bedân�n rü’yâs�, Sâve gölünün kurumas� sebebiyle, bunlar� sordurmak için seni bana gönderdi, dedi. Bunlar�n hepsi âh�r zemân Peygamberinin do�du�una i�âretdir. O bu beldeleri alacakd�r. Kisrâlardan, y�k�lan burçlar say�s� kadar kimse Îrâna pâdi�âhl�k yapacaklar. Sonra devletleri y�k�lacakd�r. Abdülmesîh bu haberi Kisrâya götürdü. Kisrâ ondört ki�i pâdi�âhl�k yapd�kdan sonra bu devlet y�k�lacak. Bu bir hayli i� ve uzun zemân al�r, dedi. Fekat bu kisrâlardan on ki�inin pâdi�âhl��� dört senede bitdi. Di�er dördü Emîr-ül mü’minîn Osmân “rad�yallahü anh” zemân�na kadar saltanat sürdüler. -devam� var- (Huzur P�nar� Mail Grubu) |