Bu nefs-i emmare ki, kaçar hep iyilikten.
Koşar kötülüklere, hoşlanır tembellikten.
Saadete ermeye büyük engel, kendidir.
Yani kendi gafleti, kendi cahilliğidir.
Bazan tatlı sözlerle, nasihat eylemeli.
Bazan de sert söyleyip, haddini bildirmeli.
Demeli ki: (Ey nefsim, akıllıyım diyorsun.
Sana ahmak diyene, darılıp kızıyorsun.
Halbuki senden ahmak kim var ki şu cihanda,
Ömrünü, boş şeylerle geçirirsin şu anda.
Sen şuna benzersin ki, katil olmuş bir adam.
Polisler tarafından aranıyor durmadan.
Bilir ki, yakalanıp hemen idam edilir.
O yine zamanını, eğlenceyle geçirir.
Ey nefsim şunu bil ki, ecel ani geliyor.
Cennet ve Cehennemden biri seni bekliyor.
Ne malum biraz sonra ecelin gelmeyecek?
Bu gün gelmese bile, elbet bir gün gelecek.
Çünkü ölüm, kimseye, vakit bildirmemiştir.
Gece gündüz, erken geç gelirim dememiştir.
Eğer hazır değilsen, ne için duruyorsun?
Ne ahmaksın ey nefsim, sana yazıklar olsun!
Senin halin benziyor, şu çocuğun haline.
Talebedir ve lakin çalışmaz derslerine.
Zanneder ki, hepsini öğrenirim bir anda.
Lakin günü gelince, kaybeder imtihanda.
Eğer hafif görürsen Allah’ın azabını,
Bir kibrit alevine yaklaştır parmağını.
Bir zerrecik ateşe, bak, dayanamıyorsun.
Cehennem ateşini, sen ne zannediyorsun?
Oradan bir kıvılcım dünyaya gelse eğer,
Onun hararetinden, bu dünya erir, biter.
Sonra buyuruyor ki kitabında Rabbimiz:
(Bazı günahkârlara, biz azab ediciyiz.)
Bunu bildiğin halde, kendine gelmiyorsun.
Biraz utan ey nefsim, sana yazıklar olsun!
Eğer ki (O rahimdir, O kerimdir) diyorsan,
Affeder ümidiyle, günaha giriyorsan,
Bil ki, mahluklarına çok ise de şefkati,
Lakin azabının da, pek fazladır şiddeti.
Belki diyeceksin ki: (İnanırım bunlara.
Lakin gelemiyorum fazla sıkıntılara.)
Fakat bu sıkıntılar, çok olsa da, nihayet,
Ahiret sıkıntısı yanında hiçtir elbet.
Eğer dayanamazsan bu az sıkıntılara,
Nasıl dayanacaksın mahşerde olanlara?
Bunları bile bile, günaha giriyorsun.
Kendine gel ey nefsim, sana yazıklar olsun!)
|