İmam-ı Rabbani Hazretlerinden İnciler 51-52-53 Yazdır E-posta
Allahü teâlâ, sizi, bilinen ni’metlere ve bilinmeyen se’âdetlere kavuşdursun!

Bilinen ni’metler, zâhirin ya’nî bedenin, ahkâm-ı şer’ıyyeyi yapmakla süslenmesidir “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye”. Görünmeyen, ma’nevî se’âdet de, bâtının ya’nî kalbin ve rûhun, Allahü teâlâdan başka şeylere bağlanmakdan kurtulmasıdır. Acabâ hangi seçilmiş kimseyi bu iki ni’metle şereflendirirler?

Dünya, görünüşte çok tatlıdır ve güzel sanılır. Hakîkatte ise, öldürücü zehirdir. İşe yaramaz bir maldır. Ona bağlananlara, tutulanlara, kurtuluş yoktur. Onun öldürdükleri leş olur. Âşıkları deli olur. Dünya yaldızlanmış pislik gibidir. Şeker kaplanmış zehir gibidir. Aklı olan, bu bozuk mala gönül kaptırmaz.

Âlimler buyuruyor ki, (Bir kimse, ölürken malının zamanın en akıllısına verilmesini vasıyet etse, zâhide vermek lâzımdır). Çünkü zâhid, dünyaya rağbet etmez, özenmez, üzerine düşmez. Dünyaya düşkün olmaması, aklının çok olduğunu gösterir.

Allahü teâlâ size görünen ve görünmiyen nimetler ve saadetler versin!

[Akıl, başkadır, zekâ başkadır. Akıl, iyiyi kötüyü, faydalıyı zararlıyı anlar, ayırır. Aklı az olanın zekâsı çok olabilir. Zekâsı çok olan herkesi akıllı sanmak doğru değildir].

Bugün de, kimsesiz kalan müslümanların, bu dalâlet girdâbından kurtuluş ümidi, ancak, insanların en iyisinin evladının gemisindedir. Bir hadis-i şerifte: (Ehl-i beytim, yâni evlatlarım, Nuh aleyhisselâmın gemisi gibidir. Buna binen kurtulur, binmeyen helâk olur) buyuruldu. Bu büyük saadeti ele geçirmek için, çok çalışınız! (Huzur Pınarı Mail Grubu)
 
< Önceki   Sonraki >