ALTIN HALKA 34-5 Yazdır E-posta
 

Hazret-i Seyyid talebelerinin en üstünü olan Seyyid Abdülhakîm Efendiye hilâfetnâme vermeden beş yıl önce, kardeşlerine yazdığı mektupta buyurdu ki:

"Sevdiğim, kıymetli Seyyid İbrâhim ve Seyyid Tâhâ. Allahü teâlâ ikinize de selâmet versin. Size çok duâ ettikten ve selâm eyledikten sonra, bildiğiniz gibi kardeşiniz Seyyid Molla Abdülhakîm geçen sonbaharda buraya gelmiş, ders okumaya başlamıştı. Bu fakir de onun dersini gâyet dikkatle ve tahkik ederek anlattım. O da gerek derste, gerek kendi çalışmalarında öylece dikkat ve tahkik eyledi. İlimden başka bir şeye bakmasına vakit bırakmadım. Şimdi, zamânımızdaki usûle göre kitapları bitirdi. Bu fakir, âlet ilimlerini, fıkıh ve hadîs ilimlerini okutmak için, üstadlarımdan nasıl mezun olduysam, onu da öyle mezun eyledim. Sizler artık ona kardeş gözüyle bakmayınız. İlmin şerefini gözetmek için ona karşı çok tevâzû gösteriniz. Bunları sizin iyiliğiniz ve yükselmeniz için yazıyorum. Bundan başka ilme tevâzû göstermek, Allahü teâlâya tevâzû etmek demektir. Bu kısa yazımdan çok şeyler anlayınız! Esseyyid Fehim."

Hazret-i Seyyid Abdülhakîm Efendiye 1882 (H.1300) senesinde zâhirî ilimlerde icâzet, diploma verdiği gibi, 1888 (H.1305) senesinde tasavvufta Nakşibendiyye, Kâdiriyye, Sühreverdiyye, Çeştiyye ve Kübreviyye yollarından hilâfet de verdi. İnsanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmakla vazîfelendirdi. Seyyid Abdülhakîm'e yazdığı bir mektupta buyurdu ki: "Sevgili oğlum, gözümün nûru Seyyid Molla Abdülhakîm! Size, sonsuz duâlarımı bildirdikten sonra arz edeyim ki, uzun zamandan beri, sizden haber almadığım için, gönlüm çok üzülüyor. Allahü teâlâ her gizli şeyleri bilir. O şâhiddir ki, kalbim hemen her zaman seninledir diyebilirim. Beni bu üzüntüden kurtarmak için, görünür görünmez hallerinizi sık sık bildirmelisiniz! Böylece sevgi bağları oynatılmış olur. Eğer o, gözümün nûru buradaki fakirlerden soracak olursa, Allahü teâlâya hamd ve şükürler olsun! Bedenimizin ve etrâfımızın râhatı ve selâmeti günden güne artmaktadır. Hak teâlâ, biz fakirlerin ve bütün kardeşlerimizin kalplerine selâmet ihsân buyursun! Âmin. Şeyh Abdülhamîd'e ve Şeyh Hasan'a ve Seyyid İbrâhim'e bu fakîrin duâlarını bildiriniz! Tâhâ Efendiye ve Mazhar Efendiye duâ ederim. Her kime uygun görürseniz, bu fakîrin duâlarını bildirmek için, vekilimsiniz. Bundan başka, Nehri'de olanların, doğru eğri hepsinin hallerini yazınız. Ayrıca, Nastûrîlerin taşkınlık yaptıklarını, dört yüz müslüman öldürdüklerini işittik. Bunların neler yaptıklarını ve ne için yaptıklarını da bildirmenizi istiyorum. Vesselâm. Duâcınız günâhkâr Seyyid Fehim."

Ömrünü İslâmiyeti öğrenmek ve öğretmekle geçiren Seyyid Fehim hazretleri vefâtından altı ay öncesinden îtibâren sefer hazırlığına başlamıştı. Sohbetlerinde her zamankinden daha çok ölümden bahsediyordu. Şimdi medfûn bulunduğu kabr-i şerîfin yerine bakarak, Arvas kabristanına defnedilenlerin îmanlı olduğu takdirde bütün günâhlarının affedileceğini beyân buyururlardı.

 
< Önceki   Sonraki >