ALTIN HALKA 34-2 Yazdır E-posta

Seyyid Tâhâ hazretlerinin oğlu Seyyid Ubeydullah Efendi hacca gitmek istiyordu. Van'a geldi. Kendi kendine; "Arabistan'da babam Tâhâ-yı Hakkârî hazretlerini tanıyanlar çoktur. İlim sohbetleri olur. Yanımda büyük bir âlimin bulunması zarûrîdir. Buna lâyık ancak babamın halîfesi Seyyid Fehim hazretleridir." diye düşünerek onları berâber götürmek üzere Van'a dâvet etti. Seyyid Fehim hazretleri Van'a gelince; "Üstâdım birlikte hacca gidelim." dedi. Seyyid Fehim hazretleri özür beyân edip; "Mâlî ve bedenî durumum müsâid değildir." buyurdu. Seyyid Ubeydullah Efendi; "Mal ve para işi bana âittir. Bedenî durumunuzla ilgili olarak Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin Dîvân'ına bakalım, ne çıkacak" dedi. Dîvân'ın bâzı sayfalarını açtıkları zaman Medîne-i münevvere ile ilgili beytler çıktı. Bunun üzerine karar verip birlikte hac yolculuğuna çıktılar. İstanbul'a geçip, Fâtih'teki Reşâdiye Oteline indiler. Onların İstanbul'a geldiklerini haber alan zamânın padişâhı Sultan İkinci Abdülhamîd Han, kendilerini saraya dâvet etti. Sarayda misâfir edip, ikrâm ve ihsânlarda bulundu.

Kendisi velî olan, âlim ve velîlere çok hürmet eden Sultan İkinci Abdülhamîd Han, Seyyid Fehim hazretlerinin sohbetlerinde bulunup, duâsını aldı. On iki gün kadar İstanbul'da misâfir ettikten sonra, Haydarpaşa'ya kadar merâsimle, törenle uğurladı.

Seyyid Fehim hazretleri ve Seyyid Ubeydullah Efendi vapurla Mısır'a gittiler. Oradaki âlim ve velîler ile görüşüp sohbette bulundular. O devrin önemli ilim merkezlerinden olan Ezher Medresesinden yetişen âlimler, Seyyid Fehim hazretlerinin ilim ve fazîletteki üstünlüğünü kabûl ettiler.

 
< Önceki   Sonraki >