ALTIN HALKA-27-2 Yazdır E-posta

BİRİNİN NURUNDAN DİĞERİ GÖRÜNMÜYOR

Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri şöyle anlatmıştır: "Seyyid Nûr Muhammed hazretleri, benim hâllerime bakıp, bana karşı tevâzu ile, büyük bir sevgi ve alâka gösterdi. Bir gün, ikimiz karşı karşıya otururken; "İki güneş karşı karşıya gelmiş, birinin nûrundan diğeri görülmüyor. Eğer tâliblerin terbiyesine yönelsen âlem nûrlanır" buyurdu. Yine bir gün bana; "Sende Allahü teâlâya ve Resûlüne karşı muhabbet yüksek derecededir. Bizim yolumuz, senin teveccühlerin ile yayılacak. Sana Şemseddîn Habîbullah ismi verildi" buyurdu ve talebelerinden bir kısmının yetiştirilmesini bana havâle etti. Hocamın sohbetine devâm ederken, havâle ettiği o talebeleri de yetiştirdim ve hocamın sohbetine bıraktım. Her ne kadar Resûlullah efendimizin zamânında bulunup görmekle şereflenmedik ama, Allahü teâlâya binlerce şükürler olsun ki, Resûlullah'ın nâiblerinden olan (O'nun yolunu anlatan) hocam Seyyid Nûr Muhammed Bedâyûnî hazretlerinin sohbetinde bulunmakla şereflendim. Hayâtın meyvesi, asıl maksad ele geçti. Büyüklerin çok iltifâtına kavuştum.

Hocam Seyyid Nûr Muhammed Bedâyûnî hazretlerinin sohbetine dört sene devâm ettim. Sonra bana icâzet verdi. Bana Ehl-i sünnet îtikâdı üzere olmamı, sünnet-i seniyyeye uymamı ve bidatlerden sakınmamı vasiyet etti."

Bir defâsında bir iftar vaktinde yemek yerken, gâfil birine âid olan bir ekmeği talebeleri paylaşmışlar, bir parça da Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerine vermişlerdi. O gece terâvih namazından sonra yenilen o ekmek sebebiyle, bâtınlarına tesir edip zarar verdiğini belirterek; "Bu zarardan ancak namaz kılmak ve okunan Kur'ân-ı kerîmi dinlemekle kurtuldum" buyurdu. Talebesi Abdullah-ı Dehlevî hazretleri bu söz üzerine: "Şüpheli bir lokma, onların mübârek bâtınlarında nûr deryalarında böyle bir değişmeye, zarara sebeb olursa bizim hâlimize ne denir!" buyurmuştur.

ÖLÜM İLAHİ BİR HEDİYEDİR

Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri bu hususta şöyle buyurmuştur: "Yenilen lokmalar insanı muvaffakiyete kavuşturmalı, tâat ve ibâdetin nûrunu arttırmalıdır. Fakirliği zenginliğe tercih etmeli, sabır ve kanâatı seçmeli. Teslimiyeti ve rızâyı seciye hâline getirmelidir. Resûlullah efendimizin; "Allah'ım! Âl-i Muhammed'in rızkını kâfi gelecek kadar kıl" buyurduğu duâsına uygun olarak, insan için lâzım olan şeyleri yeteri kadar istemelidir. Eshâb-ı kirâm da böyle duâ ederdi. İsrâfa düşürecek kadar zengin; sıkıntıya, borca düşürecek kadar da fakir olmamalıdır. Kulluk vazifesini yerine getirip, ölüme hazır beklemeli, gönlü başka arzulara bağlamamalıdır. Ölüm, ilâhî bir hediyedir. Allahü teâlâya kavuşmak ve Resûlullah efendimizin dîdârını, mübârek yüzünü görmektir."

 
< Önceki   Sonraki >