ALTIN HALKA-23-12 Yazdır E-posta

7 — Muhlislerinden birkaçı, uzak bir yerde Hindûlara âid bir puthâneyi boş bulup, putları kırdılar. Putperestler, her tarafdan ellerinde silâh ve kılınçlar olduğu hâlde, etrâflarını çevirdiler. Bu muhlisler, İmâma sığınıp, yardım istediler. İmâm-ı Rabbânî “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” orada göründü ve buyurdu ki, (Hiç üzülmeyin! Size gâibden yardım geliyor). Birçok süvârî görünüp, bu azîzleri kâfirlerden korudular.

8 — Talebesinden biri, sahrâda arslanla karşılaşdı. Kaçacak yer yokdu. İmâma sığınıp, imdâd diledi. İmâm-ı Rabbânî hazretleri, elinde baston ile göründü ve o kükremiş arslana şiddet ile vurdu. Arslan kaçdı. Talebe kurtuldu.

9 — Çok uzak bir memleketde bulunan bir azîz İmâmın medhini duyup, Serhend şehrine geldi. Geceleyin bir kimsenin evinde müsâfir kaldı. İmâmdan istifâde etmek için geldiğini, ona talebe olmak şerefine kavuşmak istediğini ve bunun için çok neş’eli olduğunu söyleyince, ev sâhibi, hazret-i İmâmı kötülemeğe ve hakkında ağza alınmayan şeyler söylemeğe başladı. O azîz, çok üzüldü. Mahcûb oldu. İmâma sığınıp kalbinden yalvardı: (Ben, yalnız Allah rızâsı için, size hizmet niyyeti ile gelmişdim. Şu şahs, beni bu se’âdetden mahrûm etmek istiyor) dedi. İmâm-ı Rabbânî, tam bir kızgınlıkla, yalın kılınç zâhir olup, hâllerini inkâr eden, o şahsı parça parça eyledi ve evden çıkdı. O azîz sabâhleyin mubârek huzûrlarına kavuşunca, geceki hâdiseyi arz etmek istedi. Fekat İmâm, (Gece olanı, gündüz anlatma) buyurup, setr-i kerâmet eyledi.

10— İmâmı “kuddise sirruh” inkâr edenlerden biri, İmâmın talebesinden birini evine götürdü. Önüne yemek koyup, kendisi de İmâm-ı Rabbânîyi “rahmetullahi teâlâ aleyh” kötülemeğe başladı. O talebenin cânı sıkıldı. İmâmın yanına dönmek istedi. Gayret-i ilâhiyyeden münkirin birdenbire bütün a’zâsı, birbirinden ayrıldı ve bedeni parça parça oldu. Talebe korkdu. Evden dışarı çıkdı. İmâmın yanına geldi. Âdetleri üzere kapının önünde duruyordu. Talebesinin elini tutup, o münkirin evine götürdü. İçeri girdiler. Ölünün dirilmesi için Allahü teâlâya düâ eyledi. Münâcâtda bulundu. Allahü teâlâ kabûl buyurdu. Bir müddet sonra kalkdılar. Talebesine, (Ben hayâtda kaldıkca, bu olanı kimseye söyleme!) buyurdu.

11 — Birgün talebesinden on kişi aynı akşam İmâmı iftâra da’vet etdiler. Kabûl buyurdu. Aynı akşam, aynı ânda, hepsinin evinde hâzır bulunup, iftâr etdiler.

12 — Birgün buyurdu ki, Kâ’be-i mu’azzamayı tavâf arzûm o kadar ziyâdeleşdi ki, yerimde duramaz oldum. Allahü teâlânın lutfü ile, bu şevk ve iştiyâk câzibesinde, Kâ’be-i şerîfeyi yanımda gördüm ve tavâf ile şereflendim.

 
< Önceki   Sonraki >