ALTIN HALKA-19 - 5 Yazdır E-posta
...Ayıldığı zaman Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri; "Herhalde sen benim yazımı okuyabilirsin." buyurdu. Cebinden bir kâğıt çıkarıp okuduktan sonra katladı ve Muhammed Zâhid hazretlerine verdi. Bu kâğıtta şöyle yazılıydı: "Bunu iyi muhâfaza et. Bunda ibâdetin hakîkati, itâat, huşû ve Allahü teâlânın azameti karşısında insanın âcizliği yazılıdır. Bu saâdet Allahü teâlânın muhabbetiyle ve onun resûlü Seyyidü'l-evvelîn vel-âhirîne tâbi olmakla ele geçer. Bunun için din ilimlerine vâris olan âlimlerin sohbetlerinde bulun. Onlardan faydalı ilim öğren. Tâ ki Resûlullah efendimize tâbi olmak sûretiyle mârifet-i ilâhiyyeye kavuşasın. Kötü din adamlarından uzak dur. Çünkü onlar dîni dünyâ malı toplamak ve makâma, mevkiye kavuşmak için âlet ederler. Helâl haram ayırmadan bulduğunu yiyen ve dîne uygun olmayan işler yapan câhil ve sapık tarîkatçılardan uzak dur. Yine Ehl-i sünnet îtikâdına uymayan sapık kimselerden de uzak ol." Mektubu verdikten sonra Fâtiha-i şerîfe okudu. Muhammed Zâhid hazretlerine Hirat'a gitmek üzere izin verdi. Mevlânâ Sa'düddîn Kaşgârî'ye vermesi için bir de mektup verdi. Mektupta Muhammed Zâhid hazretlerine yardımcı olunması ve korunması yazılıydı. Bu hareketleri gören Muhammed Zâhid hazretlerinin kalbini Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine karşı muhabbet ve bağlılık kapladı. Fakat bir türlü Hirat'a gitme azminden de vaz geçemedi. Mektubu alıp yola çıktı. Yolda ilerledikçe bindiği hayvan yavaşladı. Bu sebeple Muhammed Zâhid hazretleri yol almaktan âciz kaldı. Buhârâ'ya 36 km kadar mesâfe kaldığı sırada Muhammed Zâhid hazretleri şiddetli bir göz ağrısına tutuldu. Günlerce orada kaldı. İyileşince yola çıktı. Bu sefer de Humma hastalığına tutuldu. O zaman eğer yola devâm ederse helâk olacağını anladı. Gitmekten vaz geçti. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin huzûruna dönüp sohbet ve hizmetinde bulunmaya karar verdi. Geri döndü. Taşkent'e vardığı zaman kitapları ile binek hayvanını bir arkadaşına emânet bıraktı. Bu sırada Taşkent'te bulunan bir şeyhin talebelerinden biriyle karşılaştı. Ona; "Gel berâberce senin hocanı ziyârete gidelim." dedi. O kimse Muhammed Zâhid hazretlerine; "Binek hayvanın ve kitapların nerede?" diye sorunca; "Bir arkadaşıma emânet bıraktım." dedi. O kimse; "Git onları getir. Benim eve bırak sonra berâberce ziyârete gideriz." dedi. Muhammed Zâhid hazretleri hayvanını ve kitaplarını almak için giderken birisi ona gelip; "Hayvanın ve eşyâların kayboldu." dedi. Muhammed Zâhid hazretleri hayret edip düşünceli olarak giderken; "Herhalde ziyâretine gitmediğim için Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri bana kırıldı. Bu sebeple bineğim ve eşyâlarım kayboldu." diye kalbinden geçirdi. Bineğini ve eşyâlarını aramaktan vaz geçip her şeyden önce Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerini ziyâret etmeye karar verdi. Tam bu sırada birisi gelip; "Binek hayvanın ve eşyâların bulundu." dedi. Binek hayvanını ve eşyâlarını emânet bıraktığı kimse gelip; "Ey Muhammed! Senin binek hayvanını emânet aldığımda onu bir yere bağladım. Biraz sonra gözden kayboldu. Aramaya başladım fakat bulamadım. Üzgün üzgün geri dönüyordum, bir de ne göreyim, hayvan sokak ortasında insanlar arasında üzerindeki eşyâ ile beraber duruyor. Hayret ettim. O kadar kalabalık arasında ona kimse dokunmamıştı." Muhammed Zâhid hazretleri binek hayvanını ve eşyalarını alıp Semerkant'a Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin huzûruna gitti. Huzûra varınca, Muhammed Zâhid'e bakıp tebessüm etti ve; "Hoş geldin." buyurdu.
 
< Önceki   Sonraki >