ALTIN HALKA-19 - 4 Yazdır E-posta
Abdüllah bin Zeyd “radıyallahü anh” şöyle anlatmıştır: “Bir gemiyle yolculuğa çıkmıştık. Gemi rüzgâra kapılıp bir adaya doğru sürüklendi. Adaya yaklaşınca, yanaşıp indik. Adada puta tapan bir adam gördüm. “Neden bu puta tapıyorsun? Bu put, ne fâide sağlar, ne de zarar,” dedim. “Siz kime taparsınız?” dedi. “Her şeyi yaratan, her şeye mâlik olan ve her şeye gücü yeten Allahü teâlâ’ya ibâdet ederiz,” dedim. “Bunu size kim bildirdi?” dedi. “Allahü teâlâ bize kerîm bir Peygamber gönderdi. Onun vâsıtasıyla bize bildirdi,” dedim. “O Peygamber nerededir?” dedi. “Bize Allahü teâlâ’nın gönderdiği dîni bildirip tebliğ vazîfesini tamâmladıktan sonra vefât etti. Allahü teâlâya kavuştu,” dedim. “Ondan size hiçbir alâmet kaldı mı?” dedi. “Evet, O, Allahü teâlâ’dan bir kitâp getirdi. Şimdi o Kitâp (Kur’ân-ı kerîm) bizim yanımızdadır,” dedim. “Bana gösterin,” dedi. Kur’ân-ı kerîmi ona gösterdim. “Ben bunu okumasını bilmiyorum,” dedi. Kur’ân-ı kerîmi açıp ona bir sûre okudum. Ben okurken, o ağladı. Sûreyi okuyup bitirince; “Lâyık olan odur ki, kimse bu kelâmın sahibine âsî olmasın” dedi ve hemen Müslümân oldu. Kur’ân-ı kerîm’den bir kaç sûreyi okumayı ve kendisine yetecek kadar din bilgisi öğrendi. O gece yatsı namâzını kıldıktan sonra yatma zamânı geldi. O yatmayıp sabâha kadar ibâdet etti. Talebelerime dedim ki: “Bu yeni Müslümân oldu. Buna aramızda biraz para toplayıp verelim ki, sıkıntı çekmesin. Parayı toplayıp götürdüğümüzde; “Bu nedir?” dedi. “Bunu al, kendine nafaka yap ki, sıkıntı çekmeyesin,” dedim. “Lâ ilâhe illallah. Ben dahâ önce bu adada iken puta tapardım. Allahü teâlâ’yı bilmezdim. Fakat O beni zâyi’ etmedi, korudu. Şimdi ise Onu tanıyorum. Beni hiç zâyi’ eder mi?” dedi. Üç gün sonra bir haber aldım ki, o yeni Müslümân olan kimse hastalanıp yatağa düşmüş. Hemen yanına koştum. “Bir isteğin, bir hâcetin var mıdır?” dedim. “Benim ihtiyâcımı, her ihtiyâcı gideren Allahü teâlâ karşıladı,” dedi. Bundan bir gün sonra da vefât etti. O gece onu rüyamda gördüm. Bir bahçe içerisinde duruyor. Bahçenin üzerinde yüksek bir kubbe, kubbenin altında bir taht üzerine oturmuş. Yanına da bir hûrî oturmuş. Meâl-i şerîfi (... Melekler de her kapıdan yanlarına vararak şöyle diyeceklerdir: “Sabır ettiğiniz için, size selâm olsun! Âhıret se’âdeti ne güzeldir!) olan Ra’d sûresinin 23 ve 24.cü âyet-i kerîmelerini okuyordu.”

Ömrünü İslâm dîninin emir ve yasaklarını öğrenmek, öğretmek ve insanların dünyâ ve ahırette se’âdete kavuşmaları için sarf eden Kâdî Muhammed Zâhid hazretleri "kuddise sirruh", birçok talebe yetiştirdi. Dervîş Muhammed hazretleri onun yetiştirdiği âlim ve Velîlerdendir. 936 [m. 1530] senesinde vefât eden Kâdî Muhammed Zâhid hazretleri, Semerkanda bağlı Hisarın Vahş köyünde defin edildi. Kabri sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir. Kâdî Muhammed Zâhid hazretlerinin kız kardeşinin oğlu olan Mevlâ’nâ Dervîş Muhammed hazretleri "kuddise sirruh" onun vazîfesini yürüttü ve yolunu devâm ettirdi.

 
< Önceki   Sonraki >