ALTIN HALKA-19 - 2 Yazdır E-posta
Kâdı Muhammed Zâhid hazretleri “kuddise sirruh”, asrının âlimlerinin en büyüklerinden olup, tasavvuf ilminde ve hallerinde mütehassıs ve ilahi sırların gizliliklerine vâkıf idi. Kendisinden sonra, kız kardeşinin oğlu Derviş Muhammed, yetiştirdiği velîler arasında en büyüğüdür. Ubeydüllah-i Ahrâr hazretlerinin hizmetine girip, on iki sene müddetle onun kalplere şifâ olan sohbetlerinde bulunup, tasavvufta yüksek derecelere yükseldi. Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri onu tam olarak yetiştirdi. Çünkü o, Ya’kûb-ı Çerhî hazretlerinin torunu idi. Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri, hocası Ya’kûb-ı Çerhî’nin torununa, dahâ çok itinâ ve iltifât gösterip, yetiştirdi.
 
Evliyâ zâtların hayâtlarını, sözlerini, güzel hâl ve kerâmetlerini (Silsiletü’l-Ârifîn) adlı eserinde topladı. Hocasının gönüllere şifâ olan sohbetlerinden dinlediklerini (Mesmûât-ı Mevlâ’nâ Kâdî Muhammed Zâhid) adlı eserinde topladı. Fârisî olan bu eser, 155 varak olup, İstanbul Süleymâniye Kütüphanesinde Es’ad efendi kısmında vardır. İstanbul’da, (Hakîkat Kitâpevi) tarafından bastırılmıştır.
 
Bu eserinden bazı bölümler şöyledir:
İnsanın yaratılmasından maksat, kulluk yapmasıdır. Kulluğun asılı ve özü ise, her hâl ve vaziyette Allahü teâlâ’yı unutmamak, gâfil olmamak, tadarru [yalvarma] ve hudû [korku] içinde bulunmaktır.
 
İbâdet ile ubûdiyet [kulluk] arasındaki fark; ibâdet dînin emir ettiği vazîfeleri yapmak; ubûdiyet ise, kalbin gafletten uzak ve dâimâ Rabbini tazîm eder hâlde olmasıdır.
 
Temkin makâmına kavuşmak için, zarûretsiz söz söylememek lâzımdır. Çok gülmek ve çok konuşmak kalbi öldürür. Temkin makâmı, huzûr ve âgâhî [gafletten uzak] olmaktan ibârettir ki, bu hâl, gözdeki görmek, kulaktaki işitmek vasfı gibi hiç kaybolmamalıdır. Kendisini Allahü teâlâ’nın her ân gördüğünü bilmelidir. Böyle bir hâle gelen kimsenin konuşması gerekir. Bu hâle kavuştuktan sonra, insanları irşat için konuşmaması gaflettir. Gaflet ise kalbin ölmesi demektir. Kalbin gafletten uzak olması, huzûr ve âgâhî olmasıyladır. Bu nispetin sahibi çok çalışmalı, ihtimâm göstermeli ve bu nispet zamânını iyi muhâfaza etmelidir.

 
< Önceki   Sonraki >