ALTIN HALKA-14 - 3 Yazdır E-posta
Seyyid Emîr Gilâl hazretleri "kuddise sirruh, bir gün sohbet ederken, kendisini bir hâl kapladı. Bu sırada hac yapanların hâllerini, nerede ve ne yapmakta olduklarını gördüğünü söyleyerek, anlatmaya başladı. Meclisinde bulunanlardan biri; “Kâ’beyi nasıl görüp de anlatıyor? Kâ’be buraya çok uzaktır,” diye düşündü. Biraz sonra Seyyid Emîr Gilâl hazretleri, böyle düşünen kimsenin yanına yaklaşıp, elinden tuttu ve; “Gözlerini yum, başını kaldır, bak ne göreceksin,” buyurdu. O da söylediği gibi yaptı. Birden gözüne Kâ’be ve tavâf edenler göründü. Seyyid Emîr Gilâli de "kuddise sirruh" tavâf edenler arasında gördü. Bunun üzerine adam hayretler içinde kalıp, Seyyid Emîr Gilâlin ellerine kapandı, yanlış düşüncelerinden dolayı afv diledi. Bundan sonra Seyyid Emîr Gilâl hazretleri; “Ey câhil kişi, bir kimse, kendisinde bir şey olmazsa, başkasında da yok zan eder. Gönül aynası açılmadıkça da, hiçbir şeyi görmez, idrâk edemez,” dedi. O kimse tövbe edip, sâlih ve makbûl kimselerden oldu.
 
Seyyid Emîr Gilâl "kuddise sirruh" bir defasında, talebeleriyle birlikte, Evliyânın meşhûrlarından Hayrûn Atâ’nın "rahmetullahi aleyh" kabrini ziyârete gitmek için yola çıkmıştı. Yolun bir kısmını yürümüşlerdi ki, heybetli bir aslan karşılarına çıkıp, yolda durdu. Aslanı gören talebeler endîşelenip, huzûrsuz olmaya başladılar. Seyyid Emîr Gilâl hiç aldırmadı. Aslanın yanına yaklaşınca, yelesinden tutarak çekip yoldan çıkardı ve kenâra bıraktı. Talebeleri geçtiler. Aslan da, Seyyid Emîr Gilâle "kuddise sirruh" yaklaşıp, başını yere koyarak, saygı gösterir gibi hareketler yaptı. Sonra oradan uzaklaştılar. Bu hâli gören talebeleri; (Efendim, bu nasıl bir iştir,) diye suâl ettiler. Bunun üzerine buyurdu ki: ”Ey dostlarım, şunu biliniz ve dikkat ediniz ki, her kim gerçekten Allahü teâlâ’dan korkarsa, her şey ondan korkar, zarar vermez. Allah’tan korkmayan kimse, her şeyden korkar. Bir kimse, dâimâ Allahü teâlâ’dan korkar bir hâlde olursa, Allahü teâlâ ona korkutucu bir şeyi, musallat etmez. Hattâ o kul, Allah’tan korktuğu için her şey ondan korkup, çekinir."
 
Türkistândan Buhârâya bir gurup insan, Seyyid Emîr Gilâli "kuddise sirruh" ziyârete geldi. Buhârâdakiler, gelenlere; “Seyyid Emîr Gilâl sizin diyârınıza gitmemiştir, siz onu nereden tanıyorsunuz?” dediler. Gelenler; “Seyyid Emîr Gilâl, bizim memleketimizde o kadar tanınmış ve sevilmiştir ki, anlatmakla bitmez. Biz, onun talebeleriyiz. O çok defa bir anda bizim memleketi teşrîf eder, biz de sohbetinde bulunurduk. Bu hâdise çok vukû’ buldu. Biz böyle âniden teşrîf edip, bizimle sohbet eden zâta kim olduğunu sorduğumuz zamân, Emîr Gilâl olduğunu söylerdi. İşte biz de, böylece onun talebelerinden olduk. Buhârâdakiler, anlatılan bu hâdiseye hayret edip, Seyyid Emîr Gilâl hazretlerini dahâ çok sevdiler. Bağlılıkları kat kat arttı. Seyyid Emîr Gilâl hazretleri buyurdu ki: “Allahü teâlâ, sevdiği kullarına öyle ihsânlarda bulunmuştur ki, bir ânda doğudan batıya gidip gelirler. Başkalarının bundan haberi olmaz.”

 
< Önceki   Sonraki >