ALTIN HALKA-14 - Emîr Gilâl Hazretleri Yazdır E-posta
Seyyiddir. Muhammed Buhârînin üstâdıdır. Buhârânın Sûhârî kasabasında tevellüd, 772 [m. 1370] de orada vefât etdi. Hâce Bâbâ Semmâsînin talebesi idi. Gençliğinde güreş yapardı. Sonra, çömlekcilik yapdığı için Gilâl ismi ile meşhûr olmuşdur. Büyük velîlerdendir. Büyük bir âlim ve mürşid-i kâmil olup, her ânını İslâmiyyete uygun olarak geçirdi. Pek çok kimse onun sohbet ve derslerinde bulunarak kemâle gelmiştir. Onun üstün hâllerini gösteren bir çok menkıbesi vardır. Silsile-i âliyyenin on dördüncüsüdür.
 
Annesi şöyle anlatmıştır: Emîr Gilâle hâmile iken, şüpheli bir lokma yesem, karın ağrısına tutulurdum. O lokmayı midemden geri çıkarmadıkça, karın ağrısından kurtulamazdım. Bu hâl başımdan üç defa geçti. Sonra çok temiz ve hayırlı bir çocuğa hâmile olduğumu anladım. Bunun üzerine yediğim lokmaların halâlden olmasına çok dikkat edip, ihtiyâtlı davrandım.

Sâlih bir zât olan babası seyyid Hamza, Medîne’den gelip, Buhârânın Efşene köyüne yerleşmişti. Bir defasında, devrinin en meşhûr velîsi seyyid Atâ berâberinde zamânın en meşhûr zâtlarıyla, büyük bir cemâat hâlinde, Emîr Gilâl hazretlerinin babası seyyid Hamza’nın bulunduğu köyden geçiyordu. Bu yolculuğu sırasında, seyyid Hamza ile tanışıp dost oldular. Bundan sonra seyyid Atâ’nın her ne zamân oraya yolu düşse, evvelâ dosdoğru seyyid Hamzanın evine gider, başkalarıyla dahâ sonra görüşürdü. Yine bir defasında Efşene köyüne uğramış ve seyyid Hamza’nın yanına gelmişti. Bu gelişinde ona bir müjde verip; (Ey kardeşim! Allahü teâlâ sana şânı pek yüce olacak bir evlat verecek. Cihân, baştan başa onun hizmetine girecektir. Bu çocuk doğduğu zamân, ismini Emîr Gilâl koy!) dedi. Aradan yıllar geçti. Seyyid Hamza’nın bir oğlu oldu. Seyyid Atâ’nın işâreti üzerine, ismini “Emîr Gilâl” koydu.
 
Emîr Gilâl, on beş yaşlarında iken güreşmeye heves etmiş ve bu işle meşgûl olmaya başlamıştı. Bir gün güreş meydânına çıkıp dönerken, seyircilerden birinin kalbine şöyle gelir: “Bu seyyid çocuk, güreş ile meşgûl oluyor, hâlbuki böyle hâlde bulunmak, kendisinin yüksek değerine ve seyyidlik şerefine uygun değildir. Kalbine bu düşüncenin gelmesiyle, oturduğu yerde uyur. Rüyada kıyâmetin koptuğunu ve göğsüne kadar bir bataklığa battığını görür. Çıkmaya gücü de yoktur. O sırada Emîr Gilâl hazretleri "kuddise sirruh" gelip, elleriyle onu pazusundan tutup, bataklıktan çıkarır. Uykudan uyanınca, güreşin sona erdiğini görür. O zamân seyyid Emîr Gilâl hazretleri, onun yanına gelip, der ki, “Senin rüyanda gördüğün gün için pehlivânlık ediyorum. Senin gibi çamura ve bataklığa batmış olanları kuvvet ve himmetle kurtarırım.” O zât, Emîr Gilâl’in ellerine kapanıp, tövbe ve istiğfâr etmiştir.

 
< Önceki   Sonraki >