ALTIN HALKA - 10 - Ârif-i Rivegerî Hazretleri Yazdır E-posta
İslâm âlimlerinin büyüklerindendir. Peygamberimizin “aleyhissalâtü vesselâm” ve Eshâbının yolunu insanlara öğreten büyük âlim ve velî. Aslen Buhârâlıdır. Buhârâya 30 km. uzaklıkta bulunan Rivger köyünde dünyâya geldi. Doğum târîhi 560 [m. 1067] olarak rivâyet edilmekte ise de, kesin bilinmemektedir. 715 [m. 1315] târîhinde vefât etti. Peygamber efendimizden “sallallahü aleyhi ve sellem” sonra insanlara doğru yolu gösteren âlimler silsilesinin onuncusudur.
 
Küçük yaşta medrese tahsîline başladı. Zekâ ve kavrayışının kuvvetli olması sebebi ile, zâhirî ilimleri kısa zamânda öğrendi. Bu esnâda ilim ve hikmet sahibi, ilmi ile âmil ve insanlara doğru yolu göstermekte zamânın kutbu olan Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri "kuddise sirruh" ile tanıştı ve kalbinde ve görüşünde değişmeler oldu.
 
Birgün çarşıda büyük âlim Abdülhâlik Goncdüvânî hazretlerine "kuddise sirruh" rastladı. Baktı ki, Abdülhâlik Goncdüvânî hazretleri bir torbada evine erzak götürüyor. Edeple yaklaşarak, eşyâlarını taşımak için izin isteyince, elindekileri Ârif-i Rîvegerî’ye verdi ve berâberce eve kadar gittiler.Eşyâları bıraktıktan sonra, Abdülhâlık-ı Goncdüvânî “kuddise sirruh” ona; (Bir sâat sonra gel, yemeği berâber yiyelim) buyurdu. Ârif-i Rîvegerî “kuddise sirruh” evden ayrıldıktan sonra, kalbinde Abdülhâlık-ı Goncdüvânî’ye “kuddise sirruh” karşı muhabbet ve Ona hizmet etmek aşkı doğdu. Bir sâat sonra eve gitti. İltifâtlar görüp, evlatlığa kabûl edildi. Dahâ ilk günde ebedî se’âdet tâcının başına konduğunu hissetti. Kendisine hocası tarafından manevî ilimler ve Evliyâlık yolunun esâsları öğretilmeye başlandı. Hemen kendisine bağlanıp, vefâtına kadar hiç ayrılmadı.
 
Ârif-i Rîvegerî bundan sonra manevî ilimlerle meşgûl olup, bir dahâ medreseye, önceki hocalarına dönmedi. Hocaları gördükleri zamân kendisini azarlıyor, medreseye gelmesi için baskı yapıyorlardı. Buna karşı o hiç mukâbelede bulunmuyor ve sesini çıkarmıyordu. Bir gün eski hocasının kendisine hakârete varan sözlerine karşılık; (Hocam! Niye hep benim gibi bir gariple uğraşırsınız. Dün gece işlediğiniz hatâyı unutuyorsunuz,) deyince, hocası çok mahcup oldu. Zîrâ, işlediği günâhı kendinden başkası bilmiyordu. Talebesinin manevî ilimlerdeki derecesini anlayıp, özr diledi ve tövbe etti. Sonra da Abdülhâlık-ı Goncdüvânî’ye “rahmetullahi aleyh” gidip talebe oldu.

 
< Önceki   Sonraki >