Nice 40 yıllara inşallah. Yazdır E-posta
HUZUR PINARI
 
Nice 40 yıllara inşallah.
 
HUZUR VEREN GAZETE.
 

 
 

 
 
pınardan damlayanlar......abı hayat..... ...
 
AB-I HAYAT.....
 

 
 
PINARDAN DAMLAYANLAR....
 
 
 
Bir mü’min doğru bir sebebe yapışırsa, doğru bir netice alır. Yanlış bir sebebe yapışırsa, yanlış netice alır. Doğruya yanlış diye saldırırsa mahvolur. Yanlışa doğru diye sarılırsa felaket olur. Fakat sebebe yapışırken, doğru veya yanlış sebebi ayırmak çok zordur. Peygamber efendimizin ‘aleyhisselatü vesselam’ duası var; “Allahümme erinel hakkı hakkan ve erinel bâtılı bâtılan”. Ya Rabbi bana doğruyu doğru bildir, eğriyi eğri bildir, buyuruyor. Bu, Peygamber efendimizin duasıdır. Dolayısıyla, insanın hayatında çekeceği en büyük sıkıntı; yanlış sebebe yapışıp yanlış netice almasıdır. Peki, doğru sebebe ve doğru neticeye nasıl kavuşulur?... Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabında bunun cevabı (formulü) bildirilmiş. Buyurmuşlar ki; İki formül veriyorum. Kim bu iki formülü uygularsa, yaptığı işi doğru da yapsa yanlış da yapsa neticesi doğru çıkar. Öyle bir formül ki mutlaka doğruya götürüyor. Birincisi; yapacağınız her şeyden önce birisini sevindirmek, yani sadaka vermek, sonra dua etmek. Ya Rabbi ben şu işe teşebbüs etmek istiyorum, beni muvaffak eyle, demek... Birinci sebep budur. İkincisi ise yetmiş defa “estağfirullah min külli ma kerihallah” okumak buyuruluyor. Okuduk, sadakayı verdik, duayı yaptık, işe başladık…. Olur ya, iflas ettik!.. Hani doğru sebep doğru netice verecekti?.. Büyükler buyuruyorlar ki; Her türlü başarının, her türlü iyi geçinmenin, her türlü rahat ve huzurun engeli insanın nefsidir. Çünki nefs, Allaha düşmandır, Peygambere düşmandır, bize zaten düşmandır. İşte insanın dünyada her türlü çektiği sıkıntılar üzüntüler ne varsa hepsi nefsine tâbii olmasından, yani nefsin engelindendir, buyuruyorlar. Kafirlerin başarılı olmasının sebebi sorulduğunda buyuruyorlardıki; Siz başarı diye neyi kastediyorsunuz, rüyadaki başarıdan mı bahsediyorsunuz, hayattaki başarıdan mı bahsediyorsunuz? Rüyadaki başarıdan bahsediyorsanız, ona başarı denmez. Çünki rüyada insan zengin olur, fakir olur, gökdelen diker, her şeyi yapar. Ama öldüğü zaman, uyanınca gel buraya hesap ver denilecek, bunları ne için yaptın denilecek... O halde siz başarı denilince öldükten sonra Rabbimin rızasını nasıl kazanırım, bundan Rabbim razı olacakmı diye düşünürseniz, bundan sonra yaptığınız her şey Rabbimizin rızasına uygun olmuş olur. Siz eğer insanlar beğensin, insanlar bahsetsin, zengin olayım, meşhur olayım isterseniz, olursunuz. Ama öldükten sonra başarısız olursunuz. O halde başarı Rabbimizin rızasıdır, öldükten sonra işe yarayandır. Rabbimizin rızası bu iki şartı yerine getirmeye bağlıdır. O halde sadaka verdikten sonra, yapılan dua neticesinde ve yetmiş tane istiğfar okuduktan sonra yaptığınız herhangi bir işte dünya başarısı olsa ne olur, olmasa ne olur. Ama mutlaka bilmelidirki bundan Allahü teala razıdır. Çünki aklımıza göre değil, bildirilen sebebe yapışınca, araya nefsimiz girmediği müddetce neticesi hep hayırlı olur inşallah.
 
Başarılı olmak için bazı altın prensipler vardır;
1-İş yerinde çalışan herkesin, işinin sahibi olduğunu anlatmaya çalışmalıdır. Yani işi sahiplenmemeli, bu iş benim dememelidir. Başarının sırrı sen ben değil, biz olduğuna inandırmalıdır.
2-Selahiyyet verilen arkadaşlara kendimizden daha çok güvenmeli. Onların yalnız bize değil, ahirette de Yüce Allah'a vereceği hesaba göre çalışmasını anlatmalıdır.
3-İşyeri imkanlarından ve arkadaşlarımızın çalışmalarından kendi menfaatimizi düşünmemeliyiz.
4-Görevi ne olursa olsun herkesi kendimizden daha kıymetli görmeli. Kimseyi incitmemeye çalışmalıdır.
5-Bütün çalışanları dünya ahiret kardeşimiz olarak görmeli. Hiç kimseye işçi diye bakmamalıdır.
6-Herkesin bütün isteklerine elimizden geldiği kadar yardımcı olmalıdır. Bazılarının hallerine bakarak karşılıksız yardımlarda bulunmalıdır.
7-Görevleri ne olursa olsun daima haklının yanında olmalı. Hiç kimseyi diğerine ezdirmemeye çalışmalıdır.
8-Hep vermeyi düşünmeli, almak akla bile gelmemelidir. Menfaatimizi hiç düşünmemeliyiz.
9. Bize en büyük hakaretlerde bulunanları bile affetmelidir. Elimizden gelen iyiliği yine yapmalıdır.
10. Ömrümüzde hiç kimseyi incitmemeyi, herkese karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmayı elimizden geldiği kadar yapmaya çalışmalıdır.
11. Herkesin fikrine hak vermeli. Sabırla dinlemelidir. Sonunda doğru olanı söylemelidir.
12. Hayatın fâni olduğunu, asıl gayenin insanların duasını almaya ve Allah'ü teala'nın rızasını kazanmağa bağlı olduğunu anlatmalıdır.
13. Mümkün olduğu kadar kendimizi aradan çekmeli, herkesin başarılı olmasını beklemelidir.
14. Çok zarar ve sıkıntı çeksekte, hiç kimsenin yüzüne vurmamalı, sabretmelidir.
15. En büyük başarının birlik ve beraberlikte olduğunu, kendimizi beğenmekten ve başkalarını hâkir görmekten çok sakınmamız gerektiğini her zaman anlatmaya uğraşmalıdır.
16. Hayatımız boyunca kânunlara uymağa çalışmalı. Ve herkesin de uyması gerektiğini anlatmalıdır.
 
Çilesiz hiçbir hizmet olmaz. Bir dâvâ nedakar çileli ve sıkıntılı olursa okadar uzun ömürlü olur. İslamiyetin başlangıcında çekilen sıkıntılar belli… Peygamber efendimiz aleyhissalatü vesselam buyuruyor ki; “Gelmiş veya gelecek bütün insanların çektiği çileden ben daha çoğunu çektim”. İnsanlara bir şey vermek, bir kültür vermek, bir inanç vermek, hizmet vermek, dünyada en zor iştir.
Birisi birgün dediki; Arkamda örtülü ödenek var diyenler battı, arkamda şunlar var, bunlar var diyenler battı, arkamda Allah var diyenler devam etti, edecek, edecek, dedi.
O halde, her an, her bakımdan çok muhtaç olduğumuz yüce Allaha güvenmeliyiz, ne istiyorsak Ondan istemeliyiz. Eğer isteyecek ağzımız yoksa, ağzı temiz olan birilerine söyleriz, ne olur benim için dua et deriz.
Bir işde başarılı olmak, devam etmekle anlaşılır. Bugün Bâb-ı âlide gazetesini kurup da 40 yıl devam ettiren, başka yok gibi.. Ya el değiştirdi, ya sahipleri mekan değiştirdi. Türkiye, maşallah kırk yaşında bir delikanlı.
Bu güler yüzümüz, samimi olduğumuzu belirtmelidir. Ölüm ve ölüme hazırlıklı olmaya çalışan, her zaman güler yüzlü, neşeli olur. Çünki herkesin telaşı, son anda arabaya veyahut da vapura, tayyareye binerkendir. Ya bir şey unutmuştur, ya bir şey hazırlayacaktır. Önceden hazırlıklı olan rahatdır.
Bu otobüs, mutlaka bazı yerlerde duracak, yolcular inecek, bazı yerlerden yenileri binecektir. Ama boşalmadan dolmak olmaz. İnsanlar da kendilerinden vazgeçmedikçe, Hakka kavuşamaz. Hakkı bulmanın, Hakka kavuşmanın yolu, kendini tanımaktan geçer. Kendisini tanımayan insan, başkasını hiç tanıyamaz. Kendisini tanıması için de, aynaya bakması lazımdır. Ayna da, ahlakı düzgün, dindarlığı tam, Ehl-i sünnet âlimlerinin hayatlarını okumak, onlarla hemhâl olmaktır. Nasihatlerini dinlemekte fayda vardır. Nefsimize ağır da gelse, sonuç gene onların dediği olacaktır. Nereye kaçsak, sonunda gene orada, onlarla olacağız. Orada ayrı yer yoktur. Zengin, fakir bir, herkes aynı kapıdan geçecektir. Yalnız tek başımıza olursak kaybedebiliriz, kaybolabiliriz. Ama birkaç kişi yanımızda olursa, hiç korkmayız. Çünki cenab-ı Hak kulları arasından birini seçerse, severse, onunla beraber olanların hepsini afv ediyor ve hepsini kabul ediyor. O iyinin hatırı için, hatalarıyla, suçlarıyla birlikte, hepsi iyiler zümresine yazılıyor. Onun için, cenab-ı Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyor ki; Din-ül meri din-ül halilihi. İnsanın dini, dostunun dini gibidir. Herkes ama herkes, kendi inancında olanlarla hemhâl olur. Yabancılarla, başkalarıyla eğer frekans tutmuyorsa, uzun süre yaşayamaz, rahat edemez. Nitekim, Allahü teala Kur’an-ı kerimde, ettayyibatü littayibine vel habisatü lil habisine, buyuruyor. İyiler iyileri bulur, rahat olur. Kötüler kötülerle buluşur, onlar da rahat eder. Ama sonunda iki ayrı otobanda yürüyen insanlar, her otobanın varacağı noktada şaşırmayacaklar, niye ben buraya geldim demeyecekler. Çünki kendi tercihleriyle o yola girdiler. Havaalanında insan kendi parasıyla istediği yere gidebilir. Hiç kimse ona niye buraya gittin, diyemez. Ama hiçbir uçak havada kalmadığına göre, o da bir yere inecektir, indiği zaman sürprizle karşılaşmamak için, hangi tayyareye bineceğini biraz araştırması lazımdır. Çünki dinde zorlama yoktur. Ama elbette ki, izâhât vardır. Anlatmak vardır, kabul etmek veyahut da etmemek, şahsa kalmıştır. Ahirette hiç kimse ben duymadım, ben bilmiyordum diyemez. Hele bu memlekette! Bilmeyenlerle bilenler arasındaki fark büyüktür. Bilip de yapmayanlar için sıkıntı daha büyük olacaktır.
Cenâb-ı Hak bu dünyâda kendi rızası için yapılan her ibâdeti ve ameli kabul eder. İnsanlara gösteriş için, insânlara yaranmak için yapılanları kabul etmez. Bunun için her türlü ibâdetlerimizin, her türlü işlerimizin, her türlü davranışlarımızın halis olması lazımdır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyorlar ki; Ahiredde, Allah için yapılan ibâdetler haricindekilerin hepsi icraatin dışında kalacak, hiç biri kabul edilmeyecek. Onun için az fakat dürüst olanı, yani rıza-i ilahi için olanı yapmak lazımdır. En mühim olan şey Allah rızasıdır. Gülistanda bir hikaye var; Ahmed’e çalışıp da, Mehmed’den para beklemeyin diyor. Kime çalışdıysanız gidin ondan ücretinizi alın diyor. Yapdıklarımızı, insanlar görsünde, ne güzel yapdı desinler diye değil, Allahü teala beğensin diye yapmalıyız. .
 
Dünya ve ahiretde huzur ve saadet isteyen Peygamber efendimizi sallallahü aleyhi vesellemi sevmeli, O'nun sevdiklerini sevip, sevmediklerini sevmemeli, O'na uymalı, O'nun ve eshabının yolundan gitmelidir. O'nun vârislerinin de kıymetini iyi bilmelidir.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim.
 
Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin, Cuma gününü tebrik ederiz,
müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.

ali zeki osmanağaoğlu
Emin adımlar ile kırkıncı yılındasın,
 
Huzur verdin bizlere, gazetemiz Türkiye.
 
Sözünle, sohbetinle, ecdadın yolundasın,
 
Gülen yüzün solmasın, nice yıllar Türkiye.
 
 
Çoluk çocuk her yaştan, olduk senin âşığın,
 
Karanlık dünyamızı aydınlatır ışığın.
 
Doğruluk şiarındır, asla yoktur yalanın,
 
Sevincimiz, neşemiz, nice yıllar Türkiye.
 
 
En doğru haberleri, bizlere ulaştırdın,
 
Devlet ve milletini, bir yerde buluşturdun,
 
Umudu aşıladın, sevgiye alıştırdın,
 
Temennimiz, duamız, nice yıllar Türkiye.
 
 
Memleketin en ücra köşesine ulaştın,
 
Sevgi, muhabbet ile, elden ele dolaştın.
 
Gönlümüze taht kurdun, bizlere çok yanaştın,
 
Sözümüz, sohbetimiz, nice yıllar Türkiye.
 
 
Emin kaptan elinde, rotanda gidiyorsun,
 
En ufak tehlikeyi, anında seziyorsun,
 
Her türlü fitneleri, bertaraf ediyorsun,
 
Gözümüz, kulağımız, nice yıllar Türkiye.
 
 
Seninle huzur bulduk, seninle neşelendik.
 
Verdiğin eserlerden, nice şeyler öğrendik,
 
Yaptığın hizmetlere, elbette çok imrendik
 
İlimle ve irfanla, nice yıllar Türkiye.
 
 
Seni tarif etmekten, âciz olur dilimiz,
 
Okunmadık bir günü, kayıp zaman biliriz,
 
Emeği geçenlere, duacıyız hepimiz,
 
Ömrünüz uzun olsun, nice yıllar Türkiye.
 
 
HUZUR PINARI
 
İnsan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli.
Kim olduğun değil, kiminle olduğun önemlidir.
 
 

 
< Önceki   Sonraki >