ALTIN HALKA - 7 - Ebû Ali Fârmedî Hazretleri Yazdır E-posta
Horâsânda yetişen Evliyânın büyüklerindendir. İsmi, Fadl bin Muhammed’dir. 434 [m. 1042] senesinde tevellüt etti. 477 [m. 1085]de vefât etti. Kabri, Tûs Yani Meşhed şehrindedir. Yaşadığı devrin âlimleri arasında bir tâne idi.
 
Zâhirî ilimleri, Ebül-Kâsım Kuşeyrî hazretlerinden öğrendi. Ayrıca Ebû Abdüllah Muhammed bin Muhammed Şîrâzî, Ebû Mensûr Temîmî, Ebû Abdürrahmân Neylî, Ebû Osmân Sâbûnî ve dahâ başka âlimlerden de ilim tahsîl etti. Sözü, nasîhatleri pek tesîrli idi. Selçuklu Devletinin meşhûr vezîri Nizâm-ül-mülk ve zamânın devlet erkânı kendisine çok hürmet ederdi. Zâhir ilimlerinde derin âlim idi. İmâm-ı Muhammed Gazâlînin ve Yûsüf-i Hemedânî’nin mürşididir.
 
Ebû Ali Fârmedî hazretleri, insanların i’tikâd, amel, ibâdet ve ahlâk hususunda doğruyu öğrenmeleri ve yapmaları, böylece Allahü tealanın rızasına kavuşmaları için onlara rehberlik edip, buna kavuşturan ve kendilerine silsile-i âliyye denilen meşhur velîlerden olup, bu âlimlerin yedincisidir. Rûh ilimlerinin mütehassısı idi. Evliyânın meşhûrlarından olan Ebû Sa’îd Ebül’hayr’dan da istifâde ederek feyiz aldı. Hocası Ebül-Kâsım-ı Gürgânî, Ebû Osmân-ı Magribînin, bu da Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin talebesi idi. Cüneyd-i Bağdâdî de Sırrî Sekâtînin, o da Ma’rûf-i Kerhînin talebesi idi. Ma’rûf-i Kerhî, imâm-ı Alî Rızâ ve Dâvüd-i Tâîden feyiz almıştır.
 
Ebû Alî Fârmedî hazretleri, zamânındaki Evliyânın en meşhûrlarından ve büyüklerinden olan Ebül-Hasen Harkânî hazretlerinin sohbetlerine kavuştu. Orada dahâ yüksek derecelere ve kemâl mertebelerine ulaşmıştır. Bunu şöyle ifâde etmiştir: (Kalbimde hâsıl olan aşk ve şevk ziyâdesiyle artmıştı. Bu arzûmun çokluğu sebebiyle, Ebül-Hasen-i Harkânî hazretlerinin sohbetine kavuştum. Hizmetinde bulundum. Nihâyetsiz feyizlere, manevî zevklere eriştim.)
 
Ebû Alî Fârmedî hazretleri, zamânında Evliyânın önderi ve hidâyet güneşiydi. Selçuklu vezîri Nizâm-ül-mülkün makâmına gelince, büyük vezîr hürmetle ayağa kalkar, onu kendi makâmına oturturdu. Hâlbuki, başkaları geldiği zamân, sâdece ayağa kalkar, yerini terk etmezdi. “Neden böyle yapıyorsun?” diye sorduklarında; “Ebû Alî Fârmedî hazretleri benim yüzüme karşı kusûrlarımı söylüyor, yaptığım yanlış işleri, haksızlıkları açıklayıp, beni îkâz ediyor. Emr-i marûf yapıyor. Diğerleri ise beni yüzüme karşı övüyorlar. Bu yüzden nefsim gurûrlanıyor. Ebû Alî Fârmedî hazretlerinin yermesi, benim için dahâ hayırlı olduğundan, ona dahâ çok hürmet ediyorum”, derdi.

 
< Önceki   Sonraki >