ALTIN HALKA - 18 - 11 Yazdır E-posta
Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri "kuddise sirruh", bir ilkbahar mevsiminde, Heratdan Taşkende gitmek üzere yola çıkmıştı. Akşâm olunca, yolda bir talebesinin bulunduğu yere ulaşmış ve o gece orada misâfir olmuştu. Bu talebesi şöyle anlatmıştır: ”Gece yatacağımız zamân bana; “Sen benim yattığım odada yat!” dedi. Bunun üzerine onun yattığı odada, ondan uzak bir köşeye çekilip, orada geceledim. Gece yarısı ismimi söyleyip; “Uyuyor musun! Uyanık mısın?” dedi. Ben de; “Uyumuyorum efendim,” dedim. “Hemen kalk, kıymetli eşyâlarını topla ve derhâl dışarı çık!” buyurdu ve kendisi de süratle dışarı çıktı. Bu çevrede olanları da uyandır. Kıymetli eşyâlarını toplayıp, hayvanlara yüklesinler. Beni takip edip peşimden geliniz?” dedi. Süratle uzak bir tepeye doğru yürüdü. Biz de hemen toparlanıp onu takip ettik. Tepeye çıkıp, üzerinde durdu. Biz de yanında durduk. Bizimle gelenler, bu duruma şaşırarak; “Sebep nedir ki, gece yarısı uykumuzu bölüp buraya geldik,” diyorlardı. Bir kısmı da ihmâl gösterip, gelmemişti. Biz tepe üzerinde iken, birdenbire korkunç bir sel geldi. Önüne gelen ağaç, kaya, duvar, ev ve ne varsa süpürüp götürüyordu. Ayrıldığımız ev de sel suları içinde kalmış, gelmeyenler de sele kapılmıştı. Kendilerini, selle uzun bir mücâdeleden sonra zor kurtardılar. Pek çok yeri harap eden bu selin, o beldede bir benzeri görülmemişti. Sele kapılmaktan kurtulanlar, Ubeydüllah-i Ahrâr hazretlerinin bu kerâmetini görerek, onun büyük bir velî olduğunu anladılar. Ona dahâ çok bağlanıp, sevdiler.”
 
Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri "kuddise sirruh, Taşkentden Semerkanda hicret etmeden önce, hizmetkârlarından birine, Semerkanda gidip, kendisine birkaç kutu saf bal almasını emir etmişti. Hizmetkâr gidip, emir edildiği gibi balı satın aldı. Kutuları da gâyet güzel bir şekilde sarıp, dönmeye hâzırlandı. Tam döneceği sırada, tanıdığı bir esnafın dükkânına gidip, biraz konuşmak üzere oturdu. Bal kutularını da önüne koydu. Onlar konuşurken, güzel bir kadın içeri girdi. Hizmetkâr, tanıdığı esnaf ile konuşurken, birkaç kere kadına şehvet nazarı ile baktı. Sonra da oradan kalkıp yola çıktı. Taşkende gelince, balları Ubeydüllah-i Ahrâr hazretlerine götürdü. Kutuları koyunca, Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri kaşlarını çatıp; “Ey se’âdetden mahrum kimse, ben sana bal ısmarlamıştım! Sen bana şarâp mı getiriyorsun?” dedi. Hizmetkâr; “Aman efendim, ben size emriniz üzere saf bal getirdim!” dedi. Bunun üzerine kutuları açınca, hepsinin şarâp olduğunu gördüler. Hizmetkâr, bu işin kadına bakması sebebiyle olduğunu düşünerek, hatâsını anladı ve tövbe etti.
 

 
< Önceki   Sonraki >