ALTIN HALKA - 15 - 17 Yazdır E-posta
Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretleri "kuddise sirruh", bir defasında, Şeyh Seyfeddîn adlı bir zâtın ırmak kenârında bulunan kabri karşısında, kalabalık bir cemâat ile sohbet ediyordu. O cemaatte bulunanlardan bir kısmı, Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin yüksek derecesini bilmiyorlardı. Söz, velîlerin hâllerinden açılmıştı. Bir hayli süren bu konuşmada, Evliyânın meşhûrlarından olan Şeyh Seyfeddîn ile Şeyh Hasen-i Bulgârî arasında geçen kerâmetler anlatıldı. İçlerinden biri dedi ki: ”Eskiden velîlerin tasarrufu, kerâmeti çok olurdu. Acabâ bu zamânda da onlar gibi tasarruf ehli var mıdır? Bunun üzerine Behâeddîn-i Buhârî hazretleri "kuddise sirruh" buyurdu ki: Bu zamânda öyle zâtlar vardır ki, şu ırmağa yukarı ak dese ırmak tersine akmaya başlar. Bu sözler Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin mübârek ağzından çıkar çıkmaz, önlerindeki ırmak ters akmaya başladı. Bunun üzerine Behâeddîn-i Buhârî hazretleri; Ey su! Ben sana yukarı ak demedim, buyurdu. Irmak tekrâr eski yöne akmaya başladı. Bu kerâmetini o kadar çok kimse gördü ki, bu sebeple çokları Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin büyüklüğünü anlayıp, tam bir teslîmiyetle ona bağlandılar ve se’âdete kavuştular.
 
Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretleri "kuddise sirruh", kendisine karşı edepsizlik yapan birine kızmayıp, tebessümle karşıladı. Fakat edepsizlik yapan kimse büyük bir derde düşüp, helâk olacak hâle geldi. Hatâsını anlayıp, tövbe etti. Behâeddîn-i Buhârî hazretleri bir ara o adamın evinin önünden geçerken, içeri girip hâlini sordu. “Allahü teâlâ şifâ vericidir, korkma iyileşirsin,” dedi. O kimse bu söz üzerine kalkıp; “Efendim, size karşı edepsizlik ettim, hâtırınızı incittim, beni afv ediniz,” dedi. Bunun üzerine Behâeddîn-i Buhârî hazretleri buyurdu ki: Kalbimiz o zamân incindi. Fakat şu anda gönül aynası tertemiz. İyi bil ki, mürşitlerin, yol göstericilerin kılıcı, kınından çıkmış yalın bir kılıçtır. Ama mürşit merhamet sahibidir. Kimseye kılıç vurmaz. İnsanlardan belâsını arayanlar gelip kendilerini o kılıca vururlar.
 
Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretleri "kuddise sirruh" bir sohbetlerinde buyurdu ki: Bizim yolumuzdaki kimselerin şu üç edebi gözetmesi icap eder: Birincisi; Allahü teâlâ’ya karşı edeptir. Yani zâhiri ve bâtını ile tamâmen kulluk içinde olmalıdır. Allahü teâlâ’nın bütün emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınmalı ve Allahü teâlâ’dan başka her şeyi, mâsivâyı terk etmelidir. İkincisi; Resûlullah efendimize "aleyhissalâtü vesselâm" karşı edeptir: Bu da iş ve hâllerde Ona uymaktır. Üçüncüsü; hocasına karşı edeptir: Çünkü kendisinin Peygamberimize uymasına, hocası vâsıta olmuştur. Bu bakımdan, hocasını hiçbir zamân unutmamalıdır.

 
< Önceki   Sonraki >