ALTIN HALKA - 15 - 15 Yazdır E-posta
Buyurdular ki;

Nefsinizi dâimâ töhmet altında tutunuz ve ona uymayınız. Her kim bunda muvaffak olursa, Allahü teâlâ ona bu işinin mükâfâtını, karşılığını verir. Sâlih amel işlemeye muvaffak olur. Buna tahammül ve güç bulur. Yaptığı her işi Allahü teâlâ’nın rızâsı için yapmaya başlar. Bütün işlerde niyeti düzeltmek çok mühimdir.
 
(Namâz müminin mi’râcıdır) buyurulan hadîs-i şerifte, hakîkî namâzın derecelerine işâret vardır. Namâza duran kimsenin, iftitâh tekbîrini söylerken, Allahü teâlâ’nın azametini, büyüklüğünü düşünerek, hudû’ ve huşû’ hâlinde olması gerekir. Öyle ki, bu hâlini istiğrâk, (kendinden geçme) hâline eriştirmelidir. Bu sıfatın kemâl derecesi, Resûlullah’da “sallallahü aleyhi ve sellem” vardı. Rivâyet edilmiştir ki, Resûlullah efendimiz namâzda iken, mübârek göğsünden öyle bir ses gelirdi ki, bu ses, Medîne-i münevverenin dışından işitilirdi. Namâzda kalp huzûru nasıl elde edilir? diye sorulunca, buyurdu ki: Helâl lokma yemek ve yerken gaflet içinde olmamak, abdest alırken, iftitâh tekbirini söylerken, tam bir âgâhlık, gafletten uzak olma, uyanıklık içinde bulunmakla elde edilir.
 
Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretlerine, bu dereceye nasıl ulaştınız? diye suâl olundu. Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” tâbi’ olmakla, buyurdu.
 
Bizim yolumuz sohbettir. Halvette, yalnızlıkta şöhret vardır. Şöhret ise âfettir. Hayır ve bereket cemiyette, bir araya gelmektedir. Bu da sohbet ile olur. Sohbet, bir kimsenin arkadaşında fânî olmasıyla, arkadaşını kendine tercîh etmesiyle hâsıl olur.
 
Resûlullah efendimizin "aleyhisselâm", benim ümmetim buyurduğu ümmet, İbrâhîm aleyhisselâmın Nemrûdun ateşinden kurtulduğu gibi, Cehennem ateşinden kurtulurlar. Çünkü Resûlullah efendimiz; (Benim ümmetim, dalâlet (sapıklık) üzerinde birleşmez) buyurdu. Buradaki ümmetten maksat, hakîkî ümmettir. Yani Resûlullaha tâbi’ olan ümmettir. Bunun için Resûlullah efendimiz "aleyhisselâm" buyurdu ki: (Benim ümmetim üç kısımdır. Birincisi davet ümmeti (Müslümân olmayanlar), ikincisi icâbet ümmeti (Müslümân olanlar), üçüncüsü de mütâbeât (tam uyanlar) ümmetidir.)

 
< Önceki   Sonraki >