ALTIN HALKA - 15 - 5 Yazdır E-posta
Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretleri "kuddise sirruh" öyle bir yıldız olarak yetiştirildi ki, irşat semâsı onunla süslendi. O, ucu bucağı olmayan bir ilim ve irfan denizi idi. Her nerede cehâlet zulmeti varsa, onu üstün nûrları ile örttü, kapattı. Kimin gönlüne bir şüphe düştüyse, özündeki çürütülmez belgelerle onu giderdi. İnsanlara üstün şânını anlatan nice işâretler gösterdi. Ölü kalpleri diriltti. Rûhlara kuvvet verip, canlandırdı. Pek çok kerâmetlerin sahibi oldu. İnsanları irşat etmeye, doğru yolu göstermeye başladığının haberi, bütün fezâyı doldurdu. Doğunun ve batının kalbi onunla sevince boğuldu. Kisrâlar ve sultânlar onun karşısında edeple durdu, ona merhabâya geldi. Çöldeki vahşi hayvanlar bile yardım istemeye geldi.
 
Bir defasında Nesefde büyük bir kuraklık oldu. Sıcaktan toprak çatlayıp, mahsûller kurumaya başladı. Halk, günlerce yağmur bekledi. Fakat bir damla bile su düşmedi. Nesef halkı, Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin "kuddise sirruh" duâsını almak için, aralarından birini huzûruna gönderdiler. O da gelip durumu arz etti. Nesef ahâlisi kuraklıktan dolayı mahzûn ve kederlidir, dedi. Bunun üzerine, Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretleri buyurdu ki: “Üzülmesinler, Allahü teâlâ onlara yağmur gönderecek.” Aradan kısa bir zamân geçti, Nesefe yağmur yağmaya başladı. Bir gün ve bir gece devâm etti. Kuraklık kalkıp, bolluk oldu.
 
Bir talebesi şöyle anlatmıştır: Ben küçük yaşta Cenânyan denilen yerden Buhârâya geldim. Âlimlerin derslerine devâm ettim. Sonra kalbime Kâ’beyi ziyâret etmek arzûsu düştü. Mekke’ye gidip, Kâ’beyi ziyâret etmek şerefine kavuştum. Buhârâya döndüm. Fakat nefsim çok azgındı. Hattâ eşkıyâlık yapacak kadar kötü bir hâlde idi. Ben bu hâlde iken, bir çekilme hâli hâsıl oldu. Bu hâl, beni ister istemez, Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin huzûruna sürükledi. Huzûruna varınca, beni yanına yaklaştırdı. Sonra enseme öyle bir vurdu ki, yediğim sillenin tesîrinden neye uğradığımı bilemedim. İstemeyerek bağırdım. Behâeddîn-i Buhârî hazretleri "kuddise sirruh" bu hâlime öfkelenip; “Sus!” dedi. Sonra da; “Eğer sabredip o nârayı atmasaydın, bir sohbetle işin tamâm olurdu,” buyurdu.

 
< Önceki   Sonraki >