ALTIN HALKA - 15 - 4 Yazdır E-posta
Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî hazretleri "kuddise sirruh" şöyle anlatmıştır:
 
Bir gece rüyamda, Türk âlimlerinden Hakîm Atâ, beni yetiştirmesi için talebelerinden birine havâle etti. Sâliha bir ninem var idi. Rüyamı ona anlattım. “Oğlum, senin Türk âlimlerinden nasibin vardır,” dedi. Bunun üzerine rüyada gördüğüm o dervîşin sîmâsını hâtırımda tuttum ve karşılaşacağım günü bekledim. Bir gün Buhârâ pazarında, Hakîm Atânın rüyamda beni yetiştirmesi için kendisine havâle ettiği zât ile karşılaştım. İsmi Halîl Atâ idi. Ben onu derhâl hâtırlayıp, tanıdım. Fakat bir dürlü yanına yaklaşıp sohbet edemedim. Bundan dolayı üzgün bir hâlde eve döndüm. Akşâm bir kimse evime gelip, Halîl Atâ seni çağırıyor, dedi. Bu habere çok sevindim ve bir miktâr hediye bulup, hemen huzûruna gittim. Sohbetiyle şereflendim. Bana çok iltifât etti. Rüyayı anlatmak isteyince; “Senin hâtırında olanı biz biliyoruz, anlatmana gerek yok,” buyurdu. Bundan sonra uzun zamân sohbetine devâm ettim. Çok feyiz alıp, istifâde ettim. Bir müddet sonra Mâverâünnehr sultânının vefât etmesi üzerine, oranın halkı, Halîl Atâyı sultânlık yapması için, Buhârâdan Mâverâünnehre davet ettiler. Daveti kabûl edince, ben de birlikte gittim. O tahta oturdu. Ben de hizmetine devâm ettim. Kendisinde çok kerâmetler görülüyordu. Bana şefkat ve muhabbet gösterip, yetiştirdi. Böylece orada altı sene süren sultânlığı sırasında da hizmetinde bulundum. Kendisine o kadar yakın oldum ki, her sırrına vâkıf, işlerinde idâreci oldum. Görünüşte diğer hizmetçiler gibi çalışırdım. Hâlimi bildirmezdim. Altı sene sonra bu büyük âlim tahttan indi. Sultânlığı sona erdi. Bundan sonra Zeyvertûn köyüne yerleştim.
 
Talebeliğimin ilk günlerinde, büyük hocam Hâce Muhammed Bâbâ Semmâsî hazretlerinin "kuddise sirruh" emir ettiği şeylerin hepsini yerine getirdim. Bunların fâidelerini ve tesîrlerini kendimde gördüm. Hocam bana, Resûlullah efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı  kirâm’ın yolunda bulunmamı söylemişti. Ben bu vasiyeti tuttum. Bu hususta son derece dikkat ve gayret gösterdim. Âlimlerin meclisine devâm edip, nasîhatlerini dinledim. Âlimlerin eserlerini okuyup, bildirilenlere göre amel ettim. Allahü teâlâ’nın ihsânıyla bunların fâidesini gördüm.
 
Gençliğimde Allahü teâlâ’ya yalvarıp; “Yâ Rabbî! Bana yardımını ihsân et. Bu yolun ağırlığını çekmeye kuvvet ver. Bu yolda ne kadar riyâzet [nefsin isteklerini yapmamak] ve mücâhede [nefsin istemediğini yapmak] varsa yapayım,” diye duâ ettim. Allahü teâlâ duâmı kabûl buyurup, bana öyle bir kuvvet ve kudret ihsân etti ki, bu yolun ne kadar zahmet ve meşakkati varsa hepsine katlandım. Ne yapmak lâzımsa, Allahü teâlâya hamd olsun yaptım. Şimdi ihtiyâr hâlimde, riyazetten ve nefsimle mücâdeleden kurtulmuş bulunuyorum. Evliyâ-i kirâmın rûhlarına teveccüh ediyor, hepsinin rûhâniyyetlerinin eserini görüyordum.

 
< Önceki   Sonraki >