ALTIN HALKA - 12 - 7 Yazdır E-posta
Alî Râmitenî "rahmetullahi aleyh" hazretleri buyurdular ki;
 
Allahü teâlâ katında sevgili bir kul olabilmenin on şartı vardır. Bunlar:
 
Beşinci şart: Allahü teâlâyı çok hâtırlamak, ismini çok söylememdir. En fazîletli olan zikr, “Lâ ilâhe illallah”dır. Lâ ilâhe illallah diyen kimse ihlâs sahibi olur. İhlâs; bütün işlerini Allahü teâlâ’nın rızâsı için yapmak, dünyâya ait mal ve makâmlardan hevesini kesip, âhıreti istemektir. İhlâslı kimse; “İlâhî! Benim maksudum sensin, senin rızânı istiyorum!” der. Nitekim Resûlullah efendimiz "aleyhissalâtü vesselâm", “Lâ ilâhe illallah” demenin çok fazîletli olduğunu ve söyleyenin günâhların afv edileceğini buyurdu. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, Ahzâb sûresinin kırk birinci âyet-i kerîmesinde meâlen; (Ey îmân edenler! Allahı çok zikr ediniz!) buyurdu. Nefsin arzû ve isteklerinden kurtulmak için devâmlı zikr etmelidir.
 
Altıncı şart: Hâtıra, yani kalbe gelen şeytânî ve nefsî düşüncelerden kurtulmaktır. İnsanın kalbine gelen düşünceler dört kısımdır. Bunlar; Rahmânî, melekî, şeytânî, nefsîdir. 
Hâtır-ı rahmânî; gafletten uyanmak, kötü yoldan doğru yola kavuşmaktır. Hâtır-ı melekî; ibâdete, tâ’ate rağbet etmektir.
Hâtır-ı şeytânî; günâhı süslemektir.
Hâtır-ı nefsî de; dünyâyı talep etmek, istemektir. Şeytânî ve nefsî düşüncelerden kurtulmak icap etmektedir.
 
Yedinci şart: Allahü teâlânın hükmüne rızâ göstermek, irâdesine teslîm olmaktır. Havf ve recâ, yani korku ve ümit arasında yaşamaktır. Zîrâ Allahü teâlâ’dan korkan kimse, günâh işlemez. Ayrıca mümin, ümitsizliğe de düşmez. Allahü teâlâ, ümitsizliğe düşmemeyi emir etmektedir.
 
Sekizinci şart: Sâlihlerle sohbeti seçmektir. Sâlihlerle sohbet edildiği takdirde, günâhlara perde çekilir, harâmlar gözüne kötü görünür.
 
Dokuzuncu şart: İyi ve güzel huylar ile bezenmektir. Bu da, her şeyi yaratan Allahü teâlâ’nın ahlâkıyla ahlâklanmaktır. Çünkü, Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Allahü teâlânın ahlâkıyla ahlâklanınız) buyurdu.
 
Onuncu şart: Halâl ve temiz lokma yemektir. Halâl yemek farzdır. Nitekim Allahü teâlâ, Bekara sûresinin yüz altmış sekizinci âyet-i kerîmesinde meâlen; (Yeryüzündekilerden halâl ve temiz olanını yiyiniz) buyurmaktadır. Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” ise; (İbâdet on kısımdır. Dokuz kısmı, halâl kazanmaktır) buyurmuştur. Geriye kalan bütün ibâdetler bir cüzdür. Halâl yemeyen kimse, Allahü teâlâ’ya itâat etme gücünü kendisinde bulamaz. Halâl yiyen kimse de, Allahü teâlâ’ya isyânkâr olmaz. Halâl ve temiz yer, isrâf etmez ise, ibâdetleri kolay yapar.

 
< Önceki   Sonraki >