Her türlü başarının, her türlü rahat ve huzurun engeli insanın nefsidir. Yazdır E-posta
              Bir mü’min doğru bir sebebe yapışırsa, doğru bir netice alır. Yanlış bir sebebe yapışırsa, yanlış netice alır. Fakat sebebe yapışırken, doğru veya yanlış sebebi ayırmak çok zordur. Peygamber efendimizin ‘aleyhisselatü vesselam’ duası var; “Allahümme erinel hakkı hakkan ve erinel bâtılı bâtılan”. Ya Rabbi bana doğruyu doğru bildir, eğriyi eğri bildir, buyuruyor. Bu, Peygamber efendimizin duasıdır. Dolayısıyla, insanın hayatında çekeceği en büyük sıkıntı; yanlış sebebe yapışıp yanlış netice almasıdır. Peki, doğru sebebe ve doğru neticeye nasıl kavuşulur?... Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabında bunun cevabı (formulü) bildirilmiş. Buyurmuşlar ki; İki formül veriyorum. Kim bu iki formulü uygularsa, yaptığı işi doğru da yapsa yanlış da yapsa neticesi doğru çıkar. Öyle bir formül ki mutlaka doğruya götürüyor. Birincisi; yapacağınız her şeyden önce birisini sevindirmek, yani sadaka vermek, sonra dua etmekdir. Ya Rabbi ben şu işe teşebbüs etmek istiyorum, beni muvaffak eyle, demekdir.  Birinci sebep budur. İkincisi ise, yetmiş defa “estağfirullah min külli ma kerihallah” okumak buyurulur. Okuduk, sadakayı verdik, duayı yaptık, işe başladık…. Olur ya, iflas ettik!.. Hani doğru sebep doğru netice verecekti?.. Büyükler buyuruyorlar ki; Her türlü başarının, her türlü iyi geçinmenin, her türlü rahat ve huzurun engeli insanın nefsidir. Çünki nefs, Allaha düşmandır, Peygambere düşmandır, bize zaten düşmandır. İşte insanın dünyada her türlü çektiği sıkıntılar üzüntüler ne varsa hepsi nefsine tabii olmasından, yani nefsin engelindendir buyuruyorlar. Kafirlerin başarılı olmasının sebebi sorulduğunda buyuruyorlardıki; Siz başarı diye neyi kastediyorsunuz, rüyadaki başarıdan mı bahsediyorsunuz, hayattaki başarıdan mı bahsediyorsunuz? Rüyadaki başarıdan bahsediyorsanız, ona başarı denmez. Çünki rüyada insan zengin olur, fakir olur, gökdelen diker, her şeyi yapar. Ama öldüğü zaman, uyanınca gel buraya hesap ver denilecek, bunları ne için yaptın denilecek... O halde siz başarı denilince öldükten sonra Rabbimin rızasını nasıl kazanırım, bundan Rabbim razı olacakmı diye düşünürseniz, bundan sonra yaptığınız her şey Rabbimizin rızasına uygun olmuş olur. Siz eğer insanlar beğensin, insanlar bahsetsin, zengin olayım, meşhur olayım isterseniz, olursunuz. Ama öldükten sonra başarısız olursunuz. O halde başarı Rabbimizin rızasıdır, öldükten sonra işe yarayandır. Rabbimizin rızası bu iki şartı yerine getirmeye bağlıdır. O halde sadaka verdikten sonra, yapılan dua neticesinde ve yetmiş tane istiğfar okuduktan sonra yaptığınız herhangi bir işte dünya başarısı olsa ne olur, olmasa ne olur. Ama mutlaka bilmelidirki bundan Allahü teala razıdır. Çünki aklımıza göre değil, bildirilen sebebe yapışınca, araya nefsimiz girmediği müddetce neticesi hep hayırlı olur inşallah.
  
        Eğer dualarımızın kabul olmasını istiyorsak, birinin duasını almamız, sevindirmemiz 
lazımdır. Mısırda kıtlık olmuş, yağmurlarda yağmıyormuş... herkes yağmur yağması için çare arıyor ve dua ediyor, buna rağmen yağmur yağmıyormuş. Mübarek bir zat, bir gün camide cemaatin arasında, ben bunun çaresini biliyorum, yağmur nasıl yağdırılacağını biliyorum demiş. Herkes sadaka versin, sonra dua kabul olur demiş. Benim bu cübbemden başka birşeyim yok, ben cübbemi veriyorum deyip cübbesini çıkarmış koymuş, herkes nesi varsa vermişler, bunları fakirlere dağıtmışlar. Sonra dua etmişler. Ellerini açıp; "Yarabbî senin kullarını sevindirdikten sonra yapılan duayı kabul edeceğini buyuruyorsun, biz senin fakir kullarını sevindirdik yarabbî" derken masmavi gökyüzü simsiyah bulutlarla dolmuş ve hemen yağmur başlamış.. Eğer dualarımızın kabul olmasını istiyorsak, birinin duasını almamız, birini sevindirmemiz lazımdır. Bir mübarek zâta gelip, efendim çocuğumuz çok hasta, şifa bulması için dua edermisiniz demişler. O zât, şurada fakir biri var, evvela onu sevindirin, sonra gelin buyurmuş. Fakir sevindirildikten sonra yapılan dua ile çocuk sıhhatine kavuşmuş. Allahü tealanın duamızı kabul etmesi için, bizi sevmesi için, kullarını sevindirmemiz lazımdır.
  
        Cenâb-ı Hak bu dünyâda kendi rızası için yapılan her ibâdeti ve ameli kabul eder. İnsanlara gösteriş için, insânlara yaranmak için yapılanları kabul etmez. Bunun için her türlü ibâdetlerimizin, her türlü işlerimizin, her türlü davranışlarımızın halis olması lazımdır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyorlar ki; Ahiredde, Allah için yapılan ibâdetler haricindekilerin hepsi icraatin dışında kalacak, hiç biri kabul edilmeyecek. Onun için az fakat dürüst olanı, yani rıza-i ilahi için olanı yapmak lazımdır. En mühim olan şey Allah rızasıdır. Gülistanda bir hikaye var; Ahmed’e çalışıp da, Mehmed’den para beklemeyin diyor. Kime çalışdıysanız gidin ondan ücretinizi alın diyor. Yapdıklarımızı, insanlar görsünde, ne güzel yapdı desinler diye değil, Allahü teala beğensin diye yapmalıyız.       .
 
 
         Dünya ve ahiretde huzur ve saadet isteyen Peygamber efendimizi (sallallahü aleyhi vesellem) sevmeli, O'nun sevdiklerini sevip, sevmediklerini sevmemeli,  O'na uymalı, O'nun ve  eshabının yolundan gitmelidir. O'nun vârislerinin de kıymetini iyi bilmelidir.
 
 
        Allahü tealaya emanet olunuz efendim.
 
 
       Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin, Cuma gününü tebrik ederiz,
  müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
 

        ali zeki osmanağaoğlu

 
< Önceki   Sonraki >