ALTIN HALKA - 4 - Câfer-i Sâdık Hazretleri Yazdır E-posta
İslâm âlimlerinin gözbebeklerinden, seyyid ve on iki imâmın altıncısıdır. Hazret-i Alî’nin torununun torunudur. Eshâb-ı  kirâmı görmekle şereflenen Tâbi’în devrinin yükseklerinden ve Evliyânın büyüklerinden olup, silsile-i âliyyenin dördüncüsüdür. Babası Muhammed Bâkır, onun babası İmâm-ı Zeynel’âbidîn, onun babası Hazret-i Hüseyin ve onun babası da Hazret-i Alî’dir “radıyallahü anhüm”. Kabri, Cennet-ül Bakî’de babası Muhammed Bâkırın, dedesi, İmâm-ı Zeynel’âbidînin ve amcası Hasen bin Alînin “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” kabirlerinin yanındadır. Allahü teâlâ, ihsânlarda bulunduğu ve şerefli kıldığı o kabirde yatan derecesi yüksek zâtın ecrini arttırsın!

Ca’fer-i Sâdık hazretleri, temiz ve yüksek bir nesebe (soya) sâhip olduğu gibi, güzel yüzlü ve tatlı dilliydi. Bedeni sanki nûr saçıyordu. Yüzünün rengi beyâz ve kırmızı karışmış olup, tatlı bir çehresi vardı. Kuvvetli ve orta boylu idi. Saçı kumrala yakındı. Hazret-i Alî’ye çok benzerdi.
 
İmâm-ı Ca’fer-i Sâdık ilmi, on iki imâmdan beşincisi olan babası Muhammed Bâkır’dan öğrendi. İlim ve fazilette zamânının bir tânesi oldu. Bütün din bilgilerinde olduğu gibi, zamânının bütün fen bilgilerinde de söz sahibiydi. Yetiştirdiği talebeler, cebir ve kimyâ ilimlerinde çeşitli keşifler yapmışlar, bu ilimlerin temel sistematiğini kurmuşlardır. Fizik ve kimyâ ilimlerinin konusunu teşkîl eden madde ve onlar üzerindeki bilgisi, o kadar çoktu ki, bu husûslarda birçok kimseye hocalık yaptı. Kimyânın babası sayılan Câbir de, Ca’fer-i Sâdık’ın talebesidir. İmâm-ı Ca’fer’in en meşhûr talebelerinden birisi, Hanefî mezhepinin kurucusu ve Ehl-i sünnetin reîsi olan İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe Nu’man bin Sâbitdir. İmâm-ı a’zam, Ca’fer-i Sâdıkın iki sene derslerine ve sohbetlerine devâm ederek, o marifet kaynağından ilim ve Evliyâlık yolunda çok istifâde etti.

İmâm-ı a’zam, Onun huzûrunda kavuştuğu yüksek mertebeleri anlatmak için, “O iki sene olmasaydı, Nu’mân helâk olmuştu” buyurmuştur. İmâm-ı a’zam “radıyallahü anh”, bu sözü ile, hocası Ca’fer-i Sâdık hazretlerinin büyüklüğünü, kıymetini, kavuştuğu dereceleri bildirmiştir.

İmâm-ı Ca’fer-i Sâdık “radıyallahü anh” şöyle anlatmıştır: Babam bana, ben vefât ettiğim zamân, beni sen yıka. Çünkü, imâmı, imâmdan başkası yıkayamaz diye vasiyet etti. Ayrıca kardeşin Abdüllah da imâmlık davâsında bulunacaktır. Ona karışma. Çünkü, ömrü kısa olacaktır, buyurdu. Babam vefât edince, cenâzesini yıkadım. Kardeşim Abdüllah imâmlık davâsında bulundu. Fakat, babamın bildirdiği gibi ömrü kısa sürdü.
 
Ca’fer-i Sâdık; Muhammed aleyhisselâmın dîninin sultânı, Peygamberlik kemâlâtının (üstünlüklerinin) bürhânı (delîli, senedi), hakîkatlerin âlimi, Evliyânın gönüllerinin meyvesi, Resûlullah’ın “sallallahü aleyhi ve sellem” vârisi, âriflerin, Hak âşıklarının serveri (önderi) idi. Zevk, aşk sâhiplerinin rehberiydi. Tefsîr ilminde eşi yoktu. Namâzda kendinden geçip düştüğü olurdu. Ca’fer-i Sâdık, Ehl-i beytden olup, Ehl-i sünnetin gözbebeğidir. Ehl-i sünnetin reîsi olan İmâm-ı a’zamın marifette, Tasavvuf ilimlerinde hocasıdır. Ehl-i sünnet vel-cemâ’at i’tikâdında olanların kalpleri, Ehl-i beyt sevgisi ile doludur.
 
Ehl-i sünnet âlimlerinden Ferîdeddin-i Attâr “rahime-hullahü teâlâ”, (Tezkiretül-evliyâ) kitabında, imâm-ı Ca’fer-i Sâdıkı “radıyallahü teâlâ anh” şöyle anlatıyor:
İmâm-ı Ca’fer Sâdık hazretleri, millet-i İslâmın sultânı, nübüvvet senedinin burhânı idi.Her işi sâdık, her bilgide âlim idi. Evliyânın kalplerinin meyvesi, Seyyid-i enbiyânın ciğer kûşesi idi. İmâm-ı Alî’nin “radıyallahü anh” nâkıdi, Resûl aleyhisselâmın vârisi idi. Ârif-i âşık imâm-ı Ca’fer Sâdık, Ehl-i beyt’den idi. Ehl-i beytin hepsi birdir. Birinin sözü, hepsinin sözü demektir. Onun yolu, on iki imâmın “radıyallahü anhüm” yolu demektir. Benim dilim ve kalemim onu medh edemez. Çünkü her ilimde ve işâretlerde üstat idi. Bütün Evliyânın reîsi idi. Hepsi ona güvenmiştir. Başka din sâhipleri de ona koşar. Ehl-i islâm ona uyar idi. Zevk sâhipleri, onun peşinde, âşıklar onun yolunda idi. Âbidlerin mukaddemi, zahitlerin mükerremi idi. Hakîkatleri yazan odur. Kur’ân-ı kerîm’in sırlarını çözen odur.

 
< Önceki   Sonraki >