Abdullah-ı Dehlevi hazretleri buyuruyorlar ki; Yazdır E-posta
       Abdullah-ı Dehlevi hazretleri buyuruyorlar ki; Birgün her tarafımı korku kapladı. Cehennem korkusu vücudumu kapladı... O sırada, Cenab-ı Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ karşıma geldi ve şu müjdeyi verdi; “Kimin kalbinde benim sevgim varsa, o kalp ve o vücut yanmaz”. Cenab-ı Peygamberin elini sürdüğü mendil bile yanmıyor, ya Onun sevgisi bulunan kalb yanarmı?...
 
       Birgün Harun Reşid çok sevdiği, saygı ve hürmet ettiği Behlül Dânâ hazretleri ile bir yerde karşılaşmış. Harun Reşid; Behlül, her yerde seni arıyorum. Böyle dostluk, böyle arkadaşlık olur mu? Hiç bana gelmiyorsun… Bana bir nasihat ver, demiş. Öyle bir yerde karşılaşmışlar ki, birtarafta saray ve diğer tarafta kabristan var. Buyurmuş ki; “O sarayda yaptığın icraatların hesabını, bu kabirde vereceksin. Tek tek soracaklar. Eğer kabristan sana bir şey anlatmıyorsa, ben ne anlatayım?”..
 
       Birgün gene Behlül Dânâ hazretleri, bir fırsatını bulmuş, Harun Reşidin tahtına oturmuş. Tahtta keyfine bakarken, korumalar görmüşler, yakalayıp dövmeye başlamışlar. O da garip, bir köşede ağlamaya başlamış. Harun Reşid saraya gelmiş, bir ağlama sesi duymuş. Yanına gitmiş; “Behlül, bu ne hal” demiş. Korumalar; “efendim çok büyük saygısızlık yaptı, tahtınıza oturdu, biz de cezasını verdik” demişler. Harun Reşid, korumalara kızmış, “Behlül hakkını helal et, ağlama” demiş. Behlül Dânâ hazretleri de; “Ben buna ağlamıyorum. Ben senin haline ağlıyorum. Ben beş dakika oturdum, bak ne hale geldim. Ya senin halin ne olacak” demiş. Harun Reşid; “Beni perişan ettin. Peki, bundan kurtuluş çaresi yok mu” deyince, “Üç şartı var; fakat bu üç şart, sana mahsus değil. İki kişiyi dahi idare eden kim varsa, herkese ait” demiş. “Birincisi, kıl kadar adaletten ayrılmayacaksın. Kayırmak yok! Akraba, dost, katiyyen ayrım yapmayacaksın. Adalet, çobanla sultanın, aynı hakları haiz olmasıdır. Çobana farklı, sultana farklı muamele olursa, orada adalet olmaz. İkincisi, her kim olursa olsun, ister facir, ister kafir, ister evliya olsun, hiç kimsenin kalbini kırmayacaksın. Kalp kırmak, yönetici için bir felakettir. Kalb: carullahtır. Carullah demek, Allaha en yakın komşu demektir. Üçüncüsü, sana uzanan eli boş çeviremezsin, cömert olacaksın” buyurdu.
 
İsteyeni boş çevirmemeli, ihtiyacı yoksa ona ateş olur. Huy bozulmasın diye vermeli, alan düşünsün!… Vermekten vazgeçmemeli, elden gelen imkan neyse, yerine getirmelidir. Verecek hiçbir şey bulamıyorsa, hiç olmazsa ekmek vermelidir. Huy bozumlasın diye!.. Hasislik tarafı tutarsa, yuvarlanır gider.
 
       Çok hasis bir tüccar varmış. Müthiş bir servet yapmış. En sonunda ölecekken, oğlunu çağırmış, oğlum, hayatımı biliyorsun. Yemedim, yedirmedim, giymedim, giydirmedim, para biriktirdim. Oğlum, bir çift çorap, bana çok uğur getirdi, bakarsın orada da işim rast gider, ben öldüğüm zaman onu ayağıma giydir. Eğer giydirmezlerse, şu mektubu ver, demiş. Gel zaman vefat etmiş, yıkamışlar, kefene saracaklar, oğlu, hocam bir dakika; Babamın vasiyeti var, şu çorapları giydirin, demiş. Hoca, böyle vasiyet olmaz deyip, giydirmemiş. O da mektubu vermiş. Mektupta, oğlum, bak görüyorsun ki, dünya kadar servet sahibi oldum, yanıma bir çift çorap götüremiyorum. Bana bir çift çorabı bile fazla gördüler. Sen de böyle olacaksın. Ben yediremedim, sen yedir. Ben dağıtamadım, sen dağıt, diyormuş. Kendisi yapmamış, oğluna şunu yap bunu yap diyor. Velhasıl, verdiğin mal senindir, burada tarlaya tohum ekmelidir. Hasis tüccar olmamalı, akıllı tüccar olmalıdır. Ahiret için kendisi yapmayıp, kendinden sonrakilere şunu yap dememeli, ne yapacaksa hayattayken yapmalıdır. Unutmayalım; biriktirdiğimiz bizim değildir, verdiğimiz bizimdir.
               
        Huzur Pınarı ailesinin muhterem üyelerinin, mübarek cuma gününü tebrik eder,  hususi dualarınıza muhatab olmak isteğimizi arz ederiz efendim.
 
        Allahü tealaya emanet olunuz efendim.
 
              ali zeki osmanağaoğlu

 
< Önceki   Sonraki >