ALTIN HALKA - 12 - 2 Yazdır E-posta
Alî Râmitenî hazretlerinin "kuddise sirruh" sohbet halkası genişledi. İlim ve Tasavvuf talipleri dünyânın her tarafından onun huzûruna koşuyorlardı. Herkes bilemediği ve çözemediği suâllerin cevabını ondan soruyordu. Kısaca Azîzân hazretleri dünyâya İslâmiyyeti yayan bir güneş gibi idi. Harezmde de pek çok talebe yetiştiren Alî Râmitenî hazretleri 721 [m. 1321] veyâ 728 [m. 1328] yılında 130 yaşında iken vefât etti. İhtiyâç sâhipleri kabrini ziyâret ederek, mübârek rûhâniyyetinden istifâde etmektedirler.
 
Alî Râmitenî hazretlerinin iki oğlu olup, ikisi de zâhirî ve zâtınî ilimlerde söz sahibi idiler. Hâce Azîzân "kuddise sirruh", vefâtından sonra bulunduğu yerdeki talebelerle meşgûl olmayı küçük oğlu İbrâhîme bıraktı. Büyük oğlu da zâhirî ve bâtınî ilimlerde çok ileri olduğu hâlde, insanlara doğru yolu gösterme vazîfesi, niye büyük oğluna verilmedi? diye, bunları tanıyanlarda bir düşünce hâsıl oldu. Büyük âlim Hâce Alî Râmitenî hazretleri, bu düşünceleri anlayıp buyurdu ki: (Büyük oğlum bizden sonra fazla yaşamaz. Kısa zamânda bize kavuşur.) Gerçekten onun vefâtından on dokuz gün sonra büyük oğlu da babasına kavuştu.
 
Azîzân hazretlerinin dört büyük halîfesi olup, hepsi de fazîlet ve kemâl sahibi idiler. Her biri, onun vefâtından sonra, bu büyüklerin yolunu öğrenmek isteyen talebeye ders öğretmekle meşgûl oldular. Dördüncüsü ve halîfelerinin en büyüğü, Hâce Muhammed Bâbâ Semmâsîdir "kuddise sirruh". Azîzân hazretleri vefâtı yaklaştığında, bütün talebelerini yetiştirmesi için onu vazîfelendirdi. Yani Muhammed Bâbâ Semmâsî hazretlerini vekîl bıraktı.

Alî Râmitenî hazretleri ile aynı yüzyılda yaşayan büyük âlim Rükneddîn Alâüddevle Semnânî "rahmetullahi aleyh", zamân zamân Alî Râmitenî hazretlerine mektup yazar ve suâller sorardı. Bir gün yine bir talebesi gelerek Alî Râmitenî hazretlerine, hocasının bazı suâllerine cevap istediğini bildirdi.
 
Suâllerinden birisi şöyle idi:
”Biz, gelenlere her hizmeti yaptığımız hâlde, gelenler size gelir. Biz mükellef sofralar, çeşit çeşit yemekler ikrâm ettiğimiz hâlde, sizde böyle bir şey yok iken, yine de insanlar sizden râzı, bizden değillerdir. Bunun sebebi nedir?“
Cevap: Minnet karşılığı hizmet edenler çoktur. Hizmetini minnet bilenler ise azdır. Çalışınız ki, hizmetinizi minnet bilesiniz. O zamân şikâyetçiniz olmaz.
 
İkinci suâl: Duyduğumuza göre, sizi Hızır aleyhisselâm terbiye etmiş. Bu nasıl olmuştur?
Cevap: Allahü teâlâ’nın, zâtına âşık öyle kulları vardır ki, Hızır aleyhisselâm da onlara âşıkdır.
 
Üçüncü suâl: İşittik ki, siz gizli zikr yerine açık zikrle uğraşmaktasınız. Bu nasıl olur?
Cevap: Biz de işittik ki, siz, gizli zikirle meşgûl imişsiniz. Mâdemki işittik, demek sizin ki de gizli zikr değildir. Gizli zikirden murat, hiçbir şeyin bilinmemesi demek ise, o zamân gizli zikrle meşgûl olmak veyâ açık zikirle meşgûl olmak müsâvîdir.

 
< Önceki   Sonraki >