ALTIN HALKA - 2 - 5 - Selmân-ı Fârisî Hazretleri "radıyallahu anh" Yazdır E-posta
Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk devrinde, Medîne’den ve Hazret-i Ebû Bekr’in “radıyallahü anh” sohbetlerinden bir an ayrılmadı. Hazret-i Ömer-ül Fârûk “radıyallahü anh” zamânında Îrânın fethine katıldı. İslâm ordusunun büyük zaferlere kavuştuğu bu seferlerde, Selmân-ı Fârisî’nin “radıyallahü anh” çok büyük hizmetleri oldu.

Îrânlı olduğundan, onlar hakkında pek çok malûmât sahibiydi. Îrânlıları kendi lisanlarıyla dîne davet ediyor, onlara İslâmiyyeti anlatıyordu. Îrânlılar savaşlarda fil kullanıyorlardı. Müslümânlar o zamâna kadar fil görmedikleri için, çok şaşırdılar.      
                                                    
Selmân-ı Fârisî, fillerle nasıl çarpışılacağını ve nasıl öldürüleceğini İslâm askerlerine gösterdi. Îrânın Medâyn şehri alınınca, Hazret-i Ömer onu şehre vâlî tayîn etti. İlmi, basîreti, vazîfesindeki adâleti ve nezâketiyle Medâyn halkı tarafından çok sevilip sayıldı. Böylece İslâmiyet orada süratle yayıldı.
Selmân-ı  Fârisî “radıyallahü anh”, Hazret-i Ömer zamânında Medâyn Vâlîsi iken, otuz bin kişiye hutbe okuduğu zamân, yanında da iki parçadan müteşekkil bir hırka vardı. Hırkasının bir parçasını namâzlık olarak serer, namâz kılar, diğer parçasını da giyerdi. Ondan başka hiçbir elbisesi yoktu. Vâlî olduğu için, kendisine mâaş verildi. Mâaşını aldığı zamân ondan hiçbir şey harcamaz, hepsini fakîrlere dağıtırdı. Kendi el emeği ile geçinirdi. Topraktan tabak çanak yapar, üç dirheme satardı. Onun bir dirhemi ile bir dahâ tabak yapmak için malzeme alır, bir dirhemini sadaka verir, bir dirhemiyle de evinin ihtiyâcı olan şeyleri alırdı. Üzerinde damı (tavanı) bulunmayan basit bir evde yaşardı. Bir taraftan güneş gelince, duvarlardan güneş gelmeyen yere geçer, oraya güneş gelince güneş gelmeyen diğer tarafa geçerdi. Medâynde Vâlî iken Şâm’dan bir kimse geldi. Yanında bir çuval incir vardı. Selmân-ı  Fârisî’yi “radıyallahü anh” tek bir hırka ile görünce işçi zan etti ve “Gel şunu taşı” dedi. Selmân “radıyallahü anh” çuvalı yüklendi ve yürümeye başladı. Selmân-ı Fârisî’yi “radıyallahü anh” tanıyanlar, adama, “Sen ne yapıyorsun, bu vâlîdir” dediler. Adam, Selmâna “radıyallahü anh” dönüp, “Kusûrumu bağışlayınız, sizi tanıyamadım. Çuvalı indirin” dedi. Selmân “radıyallahü anh”, “Hayır, niyet ettim, gideceğin yere kadar götüreceğim”, dedi. Adamın evine kadar götürdü. Selmân “radıyallahü anh” böylesine de tevâzu’ sahibi idi.
 
Çok sâde bir hayât süren Selmân-ı Fârisî “radıyallahü anh”, Hazret-i Osmân bin Affân “radıyallahü anh” devrinde hastalandı. Kendisini ziyârete gelen Sa’d bin Ebî Vakkâsa artık dünyâdan ayrılacağını ve bütün servetinin bir kâse (tas), bir leğen, bir kilim ve bir hasırdan ibâret olduğunu söyledi. Eshâb-ı  kirâm’dan ziyârete gelenler nasîhat isteyince, onlara hasta olduğu hâlde devâmlı nasihatte bulundu. Bir rivayette 33 [m. 653] senesinde Medâynde vefât etti. Vefât ettiğinde iki yüz elli yaşında bulunuyordu. Kabri Medâyn yakınlarında, Selmân-ı Pâk denilen yerdedir. Türbe ve câmi’i, Osmânlı sultânı ve Bağdâd fâtihi, dördüncü Murâd Hân tarafından yeniden inşâ edilmiştir.


 
< Önceki   Sonraki >