Ebû Bekr-i Sıddîk ''radıyallahü anh'' 22 Yazdır E-posta
Doğru rivâyet ile rivâyet olunmuşdur: Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri, buyurdu: Ebû Bekr-i Sıddîk hazretleri annesinden doğduğu gün, göklere bir şenlik geldi. Allahü tebâreke ve teâlâ, Adn Cennetine nidâ buyurdu ki, izzim ve celâlim hakkı için, sana yalnız Ebû Bekri sevenleri koyarım. Cehenneme nidâ buyurdu ki, izzim ve celâlim hakkı için, sende Ebû Bekrin düşmânlarından ziyâde kimseye azâb etmem. Kıyâmet kopup, nidâ gelir ki, Yâ Ebâ Bekr! Ben ki Cebbâr-ı âlemim. Senin dostlarını, senin istediğin yere koyacağım. Bu rivâyet onun üzerine delîl olur. Her kim ki, Ebû Bekr hazretlerini düşmân bilirse, onun îmânı onun ile pâyidâr olmaz [devâm etmez]. Her kim ki, hazret-i Ebû Bekri dost tutar. Onun küfrü onunla pâyidâr olmaz [devâm etmez]
 
Enes bin Mâlik ve Alî bin Ebî Tâlib “radıyallahü teâlâ anhümâ”, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden rivâyet ederler. Buyurdular ki: Allahü teâlâ hazretlerinden dünyâya veyâ âhırete âid bir isteği olan kimse, gece kalkıp, gusl edip veyâ abdest alıp, iki rek’at nemâz kılsa, her rek’atinde bir Fâtiha ve üç kerre sûre-i İhlâs okusa, selâmdan sonra başını secdeye koyup, Yâ Rabbî, benim isteğimi Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” hurmetine yerine getir, diye düâ etse; Allahü teâlâ, Ebû Bekr-i Sıddîk hurmetine isteğini verir.
 
Doğru rivâyet ile, Fahr-i âlem hazretlerinden gelmişdir. Buyurdular ki: Beni Mi’râca götürdükleri gece, Cennet-i a’lâda karşıma gelen bir hûrî gördüm. Cebrâîl aleyhisselâm da yanımda idi. Cebrâîl elini gözü üzerine koydu. Yâ Cebrâîl, niçin elini gözünün üzerine koydun ve yüzünü bu hûrîden döndün, dedim. Cebrâîl aleyhisselâm dedi ki, yâ Resûlallah! Bana destûr [izn] yokdur, o hûrîye bakayım. Hûrî benim yanıma geldi ve bana selâm verdi. Cevâb verdim. Bana dedi ki, yâ Resûlallah! Benim hâcem [efendim] nasıldır. Ben dedim ki, senin efendin kimdir. Dedi ki: Benim efendim o kimsedir ki, sana evvel îmân getiren o oldu. Sonra malını ve cânını sana fedâ etdi. O Ebû Bekr-i Sıddîkdır. Ben dedim ki, yâ hûrî, sen Ebû Bekr-i Sıddîk için misin. Evet yâ Resûlallah, dedi. Sen Ebû Bekr-i gördün mü? Evet gördüm, eğer istersen şimdi de onu sana göstereyim, dedi. Göster, dedim. O sâat elinin ayâsını açdı. Ayâsında hazret-i Ebû Bekrin sûretini gördüm “radıyallahü teâlâ anh”.
 
Ömer-ibnül-Hattâb “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet eder: Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdu: (Beş kimseden başkası için ayağa kalkmayınız. Anneye, babaya, size Kur’ân-ı azîmüşşân ta’lîm eden hocaya, âlime, ki ilme hürmet için. Şerefleri dolayısı ile seyyidlere ve adlinden dolayı âdil sultâna.) Ömer bin Hattâb “radıyallahü anh” der ki, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” bu hadîs-i şerîfi buyurduğu zemân Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” meclis-i se’âdete geldi. Peygamber hazretleri onun için ayağa kalkdı. Hazret-i Ebû Bekr oturmayınca, kendileri de oturmadılar. Ömer bin Hattâb “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri dediler ki, yâ Resûlallah! Bize buyurdunuz ki, bu beş kimseden başkası için ayağa kalkmayınız. Siz Ebû Bekr için ayağa kalkdınız. Buyurdular ki, Cebrâîl aleyhisselâm gelip, önümde oturmuş idi. O sırada Ebû Bekr mescide girdi. Hazret-i Cebrâîl dedi ki, Yâ Muhammed! Ebû Bekr geldi. Ben dedim, yâ Cebrâîl! Ebû Bekri tanır mısın. Dedi ki, yâ Muhammed! Ebû Bekr, melekler yanında meşhûrdur ki, senin yeryüzünde tanıdığın gibi, onu tanırlar. Cebrâîl aleyhisselâm Ebû Bekr-i Sıddîk önünde ayağa kalkdı. Ben de kalkdım. Yâ Ömer, bir yerde ki, Cebrâîl aleyhisselâm ayağa kalkar, ben kalkmaz mıyım! Ebû Bekre hürmetinden ötürü, hazret-i Ebû Bekr oturmayınca, hazret-i Cebrâîl aleyhisselâm oturmadı. Ben de oturmadım.

 
< Önceki   Sonraki >