Ebû Bekr-i Sıddîk ''radıyallahü anh'' 28 Yazdır E-posta
Hadîce-i Kübrâ “radıyallahü teâlâ anhâ” hazretlerini, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerine verecekleri zamân [evlenecekleri zemân], hazret-i Hadîce, bir şahsı gizlice Server-i kâinâtın huzûruna gönderdi. O kişi gelip, dedi: Müşrikler bize ta’n ederler ki, kendi şöhretli hâlinle, bir fakîre varıp, zevceliği kabûl etdin. Şimdi bir mikdâr çeyiz gönderin, az da olsa, ben onu çoğaltıp, halka gösteririm. Ayblıyanların ayblaması, kötüliyenlerin kötülemesi def’ olur. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri mütefekkir ve mütereddid kalkıp, gitdi. Ben kimden borç isteyeyim ki, bana borç verir, diyordu. Yine kendi kendine, bâri vefâkâr Ebû Bekrin dükkânına varayım deyip, pazara geldi. Hulle-i şerîfi omuzunda çekerek ve göklerin melekleri nazar ederek giderken, Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” uzakdan gördü ki, Sultân-ı kâinât hazretleri, se’âdet ve izzetle teşrîf buyurur. Sevincinden şaşırmış olarak kendi kendine dedi ki, eğer benim dükkânıma teşrîf ederse, her ne ister ise vereyim. Hazret-i risâletpenâh “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” doğru Ebû Bekr-i Sıddîkın dükkânına geldi. Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” da karşılayıp, dedi ki, yâ Muhammedül-emîn! Babam ve anam sana fedâ olsun. Niçin üzüntülüsün. Fahr-i âlem buyurdular ki, yâ Atîk, yâ hakîm-i Kureyş. Bana bir mikdâr şey gerek ki, Hadîceye ceyiz götüreyim. Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” dedi ki, yâ Muhammedül-emîn! Yetmiş devem, Şâma ticârete gitmişdi. Bugün müjde getirdiler ki, sâlim ve ganîmet ile geldiler. Kerem edip, karşılayın. Kervân başı olan şahsa durumu bildirin. O kervânın başındaki şahsa sağ ve sâlim geldiğinde, azâd edeceğimi, yüz altın vereceğimi, Ebû Bekrin bunu va’d etmiş olduğunu söyleyin. Hazret-i Muhammed Mustafâ “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, çok sevinip, kervânın önüne geldi. O kervân başı şahsa [kula] dedi ki: Efendin Ebû Bekr-i Sıddîk bu develeri yükleri ile, eşyâları ile bana hibe etdi. Sana nîşân vereyim dedikde, kervanbaşı kul, ben senden nişân istemem. Ben ve develer, sana fedâdır deyip, develeri Hadîce-i kübrâ hazretlerinin serâyı tarafına sürdüler. Pazar ortasına vardılar. Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri bir kimse gönderdi ki, Muhammedül-emîn hazretlerine söyle, develeri getirip, bu aradan geçirsinler. Getirdiler. Dedi ki, yâ Muhammedül-emîn, bir mikdâr durun. Hizmetci gönderip, kendi se’âdethânesinden renkli-ipekli kaftanlar getirtip, herbirini bir devenin yükü üzerine çekdiler. Renkli ipekli kumaşlar ile çeyizleri iletirler. Tâ ki, Muhammedül-emîn hazretlerinin, kötüleyenleri, zemmedenleri, hased edenleri, üzüntülü, gamlı olsunlar. Bütün Mekke-i mükerreme ehline, ma’lûmdur ki, Muhammed “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin malı yokdur. Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” malını ve mülkünü hazret-i Muhammede “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” fedâ etmişdir. O develeri, üzerlerinde ipekli-renkli kumaşlar ile örtülü olarak, sesli olarak Mekke-i mükerremeyi dolaşdırarak, Hadîcenin “radıyallahü teâlâ anhâ” se’âdethânesine iletdiler. Cümleye ma’lûm oldu ki, bu hazret-i Hadîcenin çeyizidir. Muhammedül-emîn getirmişdir. Sıddîk-ı Ekberin bunun gibi, hizmet-i şerîfleri ve i’âne-i haseneleri, sayısızdır “radıyallahü teâlâ anh”.
 
< Önceki   Sonraki >