Ebû Bekr-i Sıddîk ''radıyallahü anh'' 31 Yazdır E-posta

 
Emîr-ül-mü’minîn Alî bin Ebî Tâlibin “radıyallahü teâlâ anh”, Ebû Bekr-i Sıddîkın “radıyallahü teâlâ anh” vefâtı sırasında söylediği sözler şöyle rivâyet olunmuşdur.

Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” bu fânî âlemden, bâki âleme göç etdiler. Mubârek yüzünü ve bedenini bir çarşaf ile örtdüler. Medîne-i Münevvere; Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin, öbür âleme göç etdikleri gibi, inleme ve ağlama sesleri ile dolmuş idi. Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” işitip, ağlıyarak, (İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn) diyerek geldi. Söylediği sözlerin ma’nâsı budur: Nübüvvet hilâfeti bugün bitdi. Geldi, o evin kapısında durdu. Ebû Bekr-i Sıddîk hazretleri odada idi. Buyurdu: Yâ Ebâ Bekr. Sen Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” dostu ve musâhibi ve mûnisi ve sırdaşı ve müşâviri idin. En evvel islâmı sen kabûl etdin. Senin îmânın cümle kavmin îmânından kuvvetli ve güzel oldu. Senin yakînin dahâ kuvvetli, Allahü azîmüşşân hazretlerinden korkun büyük oldu. Herkesden zengin, herkesden dahâ cömerd, sen idin. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” üzerine en şefkatli, en yardımcı sen idin. Senin Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ile sohbetin, hepimizin sohbetinden dahâ iyi idi. Hayr sâhiblerinin birincisi sensin. Senin iyiliklerin, hepimizinkinden çokdur. Her iyilikde ileridesin. Hazret-i Muhammed Mustafânın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” huzûr-ı şerîflerinde, senin derecen en yüksek oldu. Ona en yakın sen oldun. İkrâmda, ihsânda, güzel huylarda, boyda, yaşda, başda, ona en çok benziyen sen oldun. Allahü teâlâ sana, çok mükâfât versin ki, Resûlullaha herkes yalancı derken, sen, doğru söylüyorsun, inandım, dedin. Sen onun kulağı ve gözü gibi idin. Allahü teâlâ seni, Kur’ân-ı kerîmde (sıdk) ile şereflendirdi. Resûlullaha en sıkıntılı zamânlarında yardımcı oldun. Herkes Ondan kaçarken, sen Onun ile sohbet etdin. Seferlerde ve sıkıntılı yerlerde halîfesi idin. Onun ümmetinin halîfesi ve dîninin koruyucusu oldun. Câhiller dinden çıkarken, sen dîn-i islâma kuvvet verdin. Herkes şaşırdığı zemân sen kükremiş arslan gibi ortaya çıkdın. Herkes dağılırken, sen Muhammed Mustafânın yolunu tutdun. Eshâbın az konuşanı ve en belîği, edîbi sen idin. Her sözün, her buluşun doğru, her işin temiz idi. Gönlün herkesden kuvvetli, yakînin hepimizden sağlam idi. Her işin sonunu önceden görür, geri kalmışları islâma sokarak aydınlatırdın. Mü’minlere şefkatli, afv edici baba idin. İslâmın ağır yükünü taşıdın. İslâmın hakkını herkes elden kaçırırken, sen yerine getirdin. Sen rüzgârların oynatamıyacağı bir dağ gibi idin. İşin doğruluk idi, ilm idi. Sözün mertçe doğruyu bildirmek idi. Gerici düşüncelerin ve bozuk inançların kökünü kazıdın. Hak dînin ağacını dikdin. Müşkilleri, müslümânlara kolaylaşdırdın. Küfr ve mürtedlik ateşini söndürdün. Rahmânın dînini sen doğrultdun. İslâma, îmâna sen kuvvet oldun. Göklerde, melekler arasında senin derecen çok büyükdür. Senin ölüm musîbetin ve yeryüzünde, muhâcirîn ve ensâr arasında, senden ayrılık yarası çok derindir, dedi. “İnnâ lillah...” okuyarak çok ağladı. Mubârek gözlerinden kanlı yaş akdı. Hak Sübhânehü ve teâlâ hazretlerinin her kazâsına râzı olduk. Verdiği elemleri kabûl etdik. Yâ Ebâ Bekr! Müslümânlara, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ayrılık acısından sonra, hiç senin ayrılık acın gibi bir acı vâki’ olmadı. Sen mü’minlere sığınak ve dayanak ve gölge idin. Münâfıklar üzerine çok sert ve ateşli idin. Allahü teâlâ hazretleri, seni Muhammed Mustafânın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” huzûruna kavuşdursun. Bizi senin ecrinden ve bereketinden mahrûm eylemesin. Senden sonra bizi azgın hâle koymasın. Sahâbe-i güzînin “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hepsi sessizce dinlemişler idi. Hazret-i Alînin “radıyallahü teâlâ anh” kelâmı bitdi. Cümle yer ehli ve gök ehli ağlamağa başladılar. Doğru söyledin yâ Resûlullahın damâdı, dediler.

-devamı var-

 
< Önceki   Sonraki >