Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî "kuddise sirruh"-13 Yazdır E-posta
 
Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri buyurdu ki;
Mevlana Halid-i Bağdadî Hazretleri o kadar büyüktü ki, kendisine Nübüvvetin bütün kemâlâtı verilmişti. Verilmeyen yalnız Nübüvvet makamı kalmışdı. Çünki, Peygamber Efendimiz ahir zaman peygamberidir. Ondan sonra Peygamber gelmez. Onun için makam verilmemiştir. Peygamber Efendimizden sonra eğer peygamberlik devam etseydi, peygamber gelmesi câiz olsaydı, Mevlânâ Halid (rahmetullahi aleyh) o haliyle, hiçbir şey ilave etmeden peygamber olurdu.  
 
Birisi, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadi Hazretlerinin yanında, komşusu bir şarapçıdan bahsederken, ucba kapılarak, çok şükür biz onun gibi değiliz der. Bunun üzerine, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri, biz çok şarapçı gördük ki, sonunda tevbe edip imanla gitti. Nice şeyhler gördük ki, sonunda sapıtıp imansız gitti der.
 
Mevlânâ Hâlid Hazretleri buyurdular ki;
 
Bu yolun büyükleri kendilerine bağlı olanlardan gâfil değildir. Onlara kimse kafa tutamaz. Onlara kafa tutanın işi de, başı da, saâdeti de gider.
İhlâs ne kadar çok olursa, evliyanın yardımı o kadar ziyâde olur.
 
"Hocana kötülük edenle iyi olursan, köpek senden daha iyidir." sözü meşhûrdur. İmâm-ı Rabbânî hazretlerine îtirâz edenlerden uzak olunuz. Âlimler ve ârifler söylemişler ve yazmışlardır ki: "İmâm-ı Rabbânî hazretlerini sevenler, mümin ve müttekîlerdir. Ona buğz edenler münâfık ve şakîlerdir." İslâm memleketleri hazret-i Müceddîd'in feyzleriyle doldu. Ve bütün müslümanlara, hazret-i Müceddîd'in nîmetlerine şükür ve hamd etmek vâcib oldu.
 
Büyüklerin kapısında, ehil naehil beraberdir. Yani, sen ehilsin, sen ehil değilsin denmez.
 
Kim Allahü teâlânın sevdiği bir kulunu incitirse, yedi kat gökten düşmüş gibi olur.
 
Bir mü'min dünyanın öbür ucunda dinini öğrenebileceği bir mürşid-i kamil olduğunu işitse, herşeyini satıp, ondan dinini öğrenmeye gitmesi lazımdır.
 
Bir günahkârın dahî îmanını çıkarıp dünyanın bir kenarına koysalar, her yer nûra gark olur. Güneş, yanında sönük kalır. İmân çok kıymetlidir.
 
Bir kimse öyle zengin olsa ki; hazineleri olsa, bütün açları doyursa, dinden bir mesele öğretmenin yanında hiç kalır.
 
Bir kimse bir odaya kapanıp 100 sene ibâdet yapsa, diğer taraftan hocası bir talebesine "Allah razı olsun" dese, bunun aldığı sevab daha fazladır.
 
Sünnet-i seniyyeye uymak ve bunu insanlara yaymak çok kıymetlidir.
 
Ey güzeller güzeli, beni sevdânla yakdın!
görmüyor birşey gözüm, her an hulyânla aklım!
 
Sen (Kabe kavseyn) şâhı, ben ise azgın köle,
Sana konuk olmağı, nasıl söyler bu şaşkın?
 
Acıyıp bir bakınca, ölü kalbler diriltdin,
sonsuz merhametine sığınıp, kapın çaldım!
 
İyilik kaynağısın, dermanlar deryâsısın!
Bir damla lutf et bana, derde devâsız kaldım!
 
Herkes gelir Mekkeye, Kâ’be, Safâ, Merveye,
ben ise senin için, dağlar tepeler aşdım!
 
Dün gece, bir rü’yâda göklere değdi başım,
kapındaki uşaklar, enseme basdı sandım!
 
Ey Câmî hazretleri, sevgilimin bülbülü!
şi’rlerin arasından, şu beyti seçdim aldım:
 
(Dili aşağı sarkık, uyuz köpekler gibi,
bir damlacık umarak, ihsân deryâna vardım.)

 
< Önceki   Sonraki >