Hüseyin Hilmi Işık Efendi (rahmetullahi aleyh) 24 Yazdır E-posta
"Kardeşim bu kitaplara ömrümü verdim. Kitapları okuyanlar satırlarında beni görürler..."
 
Doksan yıllık hayâtının sonuna kadar, hâfıza ve zekâsından hiçbirşey kaybetmedi. Öğrenmek istediği birşeyi tam öğrenirdi. Bu sebeptendir ki, yetmişbeş yaşından sonra, namaz vakitlerine dâir, yazılmış birçok kitabı, inceden inceye okumuş, anlamış ve Seadet-i ebediyye ve diğer eserlerine ilave etmiştir. Oradaki girift trigonometrik hesapları kolaylıkla yaptığını görenler, gerçek bir fen adamı olduğunu kabul ederlerdi. İlme, fenne, teknolojiye çok önem verirlerdi. İnternet yeni yeni duyulmağa başlandığında, doksan yaşına yakın olduğu halde, interneti öğrendiler. O güne kadar (yaşım kırkı geçti, buyaştan sonra bilgisayar kullanamam düşüncesiyle) bilgisayar almamıştım. Fakat hocamızın doksan yaşına yakın internet öğrenmelerini işitince, hemen bilgisayar aldım. İslamiyete hizmetin bu yol ile yapılabileceğini bize işaret etmiş oluyorlardı... zaten ilm öğrenmek beşikten mezara kadar değilmiydi. İslama hizmet etmek, emr-i maruf yapmak, zamanın şartlarına, teknolojiyede uyularak daha güzel, daha yaygın, daha hızlı yapılabilirdi. Bazılarının islam dînini yıkmak için, islamiyete zarar vermek için kullandıkları interneti, islamiyete hizmet etmek içinde kullanabilirdik,... ve bu niyetle huzurpınarı ve benzerleri kuruldu.. . "Helekel müsevvifûn" hadîs-i şerifine sıkı sarıldım, bununla muvaffak oldum buyururlardı, yani (yarın yaparım) cümlesi defterlerinde yoktu. Mühim işleri hiçbir zaman ertelememişlerdir. Yaşayış şekli ile, güzel ahlâkı ile, hal ve haraketleri ile etrafa, talebelerine ve sevenlerine örnek oluyorlardı. O'nların bu yaşayış şekli, birçok talebesi ve sevenlerine hayat düsturu olmuştur. "Hayat hayaldir" sözünü sık sık tekrarlarlardı, dünya için hiçkimseye kızmazlardı. Dünya işlerinde kendilerinden aşağı olanlara bakılıp şükredilmesini, ahiret işlerinde ise dâima kendinden yukarıya bakıp, onlar gibi olmağa çalışmak lazım olduğunu söylerler, dünya işlerinde tevekkül edilip, ahiret işlerinde tevekkül edilmeyeceğini bildirilerdi. Kitablarından başka hiçbirşeylerinin olmadığını söylerler, kitablarını okadar çok severlerdiki; "Beni arayan kitabların satırları arasında bulsun" buyururlardı. Doksan yıllık hayatları üç madde ile özetlenebilir: 1- Okumak, 2-Okutmak, 3-Tatbik etmek (fitneden sakınmak- birlik ve beraberliğin temini). Birdefasında, yedi yaşımdan beri okuyorum, hala okuyorum buyurmuşlardı. Hocası Abdülhakim Arvasi hazretlerinden öğrendiklerinin vesikalarını bulup yazmak için birlerce kitab karıştırmışlardır. Her kütüphanenin her rafında mübarek ellerinin izleri vardır. Okuduklarını, öğrendiklerini Mutlaka başkalarına anlatırlar, öğretirlerdi, ehl-i sünnet itikadını anlatan kitabları heryere dağıtırlar, öğrenilmesi için fevkalade gayretle çalışırlardı. Fitneden son derece sakınırlar ve birlik ve beraberliğin bozulmaması için nasihat ederlerdi. Birgün talebelerine, nasihat ve vasiyet şeklinde buyurdularki..; "Kardeşim bu kitaplara ömrümü verdim. Kitapları okuyanlar satırlarında beni görürler. Arkadaşlardan ricâm kitap okumalarıdır. Ben de arkadaşlarımı görmek istiyorum. Fakat ben ikinci yolu tercih ettim. Kitap yoluyla kavuşmayı tercih ettim. Siz benim gözüm, kulağım, elimsiniz. Siz olmasanız ben bir işe yaramam. Onun için kitapların dağıtılmasında yardımcı olan kardeşlerimi çok seviyorum ve onlara dûa ediyorum. Yolunu şaşırmış bir kimseyi doğru yola çevirmek, on kafirin imana gelmesinden daha sevaptır. Kardeşlerim, ilmihâl ve diğer kitaplarımızdan her gün bir veya iki sâhife okumanızı istiyorum. Feyz alırsınız. Feyz demek nûr demektir. nûr kalbe yağar kalbi temizler. Okudukça kalbiniz nûrlanır. Okuduğunuzu anlamağa başlarsınız".

 
< Önceki   Sonraki >