Hüseyin Hilmi Işık Efendi (rahmetullahi aleyh) 20 Yazdır E-posta
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabından kesitler - 2
Îmân etmek, bütün insanlara lâzımdır. Herkes için îmân zarûrîdir. Îmân edenlerin, farzları yapıp harâmlardan kaçınması lâzımdır. Her mü’min, farzları yapmağa ve harâmlardan kaçınmağa, ya’nî müslimân olmağa me’mûrdur. Her mü’min, Peygamberimizi “sallallahü aleyhi ve sellem”, malından ve cânından dahâ çok sever. Bu sevgisinin bir alâmeti, sünnetleri yapıp mekrûhlardan kaçınmakdır. Bir mü’min, bütün bunlara tâbi’ oldukdan sonra, mubâhlarda da, ne kadar Ona uyarsa, o derece kâmil ve olgun bir müslimân olur. Allahü teâlâya, o derece yakın, ya’nî sevgili olur.
...
 
Îmân edip de kendini ahkâm-ı islâmiyyeye uyduran müslimândır. Ahkâm-ı islâmiyyeyi kendi arzûlarına, keyflerine uydurmak istiyen kâfirdir. Bunlar bilmezler ki, Allahü teâlâ, dinleri, nefsin arzûlarını, keyflerini kırmak ve taşkınlıklarını önlemek için göndermişdir.
...
 
O hâlde, her mü’mine önce lâzım, birinci farz olan şey, îmânı, farzları, harâmları öğrenmekdir. Bunlar öğrenilmedikce, müslimânlık olamaz. Îmân elde tutulamaz. Hak borcları ve kul borcları ödenilemez. Niyyet, ahlâk düzeltilemez ve temizlenemez. Düzgün niyyet edinilmedikce, hiçbir farz kabûl olmaz. (Dürr-ül-muhtâr)daki hadîs-i şerîfde, (Bir sâat ilm öğrenmek veyâ öğretmek, sabâha kadar ibâdet etmekden dahâ sevâbdır) buyuruldu.
...
 
Se’âdet-i ebediyyeye kavuşmak için, müslimân olmak lâzımdır. Müslimân olmak için, hiçbir formaliteye, müftîye, imâma gitmeğe lüzûm yokdur. Allahü teâlâya ve Resûlüne ve Onun Allahü teâlâdan getirdiklerinin hepsine inandım. Allahü teâlânın ve Resûlünün dostlarını severim ve düşmanlarını sevmem demek kâfîdir.
...
 
Bütün insanlara önce lâzım olan şey, (Ehl-i sünnet) âlimlerinin kitâblarında bildirdikleri gibi, bir îmân ve i’tikâd edinmekdir.
...
 
Ehl-i sünnet âlimlerinin, o büyük ve dindâr insanların bildirdikleri i’tikâddan, îmândan kıl kadar ayrılanların, kıyâmetde azâbdan kurtulmaları imkânsızdır.
...
 
İki cihân se’âdetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünyâ ve âhıretin efendisi olan, Muhammed aleyhisselâma tâbi’ olmağa bağlıdır. Ona tâbi’ olmak için, îmân etmek ve ahkâm-ı islâmiyyeyi öğrenmek ve yapmak lâzımdır.
...
 
İslâmiyyet, fâideli olan her ilmi, her fenni ve her tecribeyi emr eden bir dindir.
...
 
Erkek olsun, kadın olsun, her insanın, her sözünde, her işinde, Allahü teâlânın emrlerine, ya’nî farzlara ve yasak etdiklerine [harâmlara] uyması lâzımdır. Bir farzın yapılmasına, bir harâmdan sakınmağa ehemmiyyet vermiyenin îmânı gider, kâfir olur. Kâfir olarak ölen kimse, kabrde azâb çeker. Âhıretde Cehenneme gider. Cehennemde sonsuz yanar. Afv edilmesine, Cehennemden çıkmasına imkân ve ihtimâl yokdur. Kâfir olmak çok kolaydır. Her sözde, her işde kâfir olmak ihtimâli çokdur. Küfrden kurtulmak da çok kolaydır. Küfrün sebebi bilinmese dahî, hergün bir kerre (Yâ Rabbî! Bilerek veyâ bilmiyerek küfre sebeb olan bir söz söyledim veyâ iş yapdım ise, nâdim oldum, pişmân oldum. Beni afv et) diyerek tevbe etse, Allahü teâlâya yalvarsa, muhakkak afv olur. Cehenneme gitmekden kurtulur. Cehennemde sonsuz yanmamak için, hergün muhakkak tevbe etmelidir. Bu tevbeden dahâ mühim bir vazîfe yokdur. Kul hakkı bulunan günâhlara tevbe ederken, bu hakları ödemek ve terk edilmiş nemâzlara tevbe ederken, farzları kazâ etmek lâzımdır.
...
 
Hak teâlânın hâkimliğini tanıdığınız, emâneti ve emniyyeti bozmayarak çalışdığınız zemân, birbirinizi ne kadar sevecek, ne kadar bağlı kardeşler olacaksınız. Sizin o kardeşliğinizden, Allahın merhameti, neler yaratacakdır. Kavuşduğunuz her ni’met, hep Hakka îmânın hâsıl etdiği kardeşliğin netîcesi ve Allahü teâlânın merhameti ve ihsânıdır. Gördüğünüz her musîbet ve felâket de, hep kızgınlığın, nefretin ve düşmanlığın netîcesidir. Bunlar ise, hakkı tanımamanın, zulm ve haksızlık etmenin cezâsıdır. Bu da, hukûku kendiniz kurmağa kalkışmanın, Hak teâlâ ile yarış edebilecek şerîklere tâbi’ olmanın, hâsılı, hâlis tevhîd ile, yalnız Hak teâlâya îmân etmemenin netîcesidir.
 
Hulâsa, insanlığı kaplayan sıkıntıların birinci sebebi, Hakka karşı şirk ve müşriklikdir. İlm ve fen, ilerlediği hâlde, insanlığın ufklarını sarmış olan fesâd karanlığı, hep şirkin, îmânsızlığın, vahdetsizliğin ve sevişmezliğin netîcesidir. Beşeriyyet ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sevip sevilmedikçe, ızdırâb ve felâketden kurtulamaz. Hakkı tanımadıkça, Hakkı sevmedikçe, Hak teâlâyı hâkim bilip, Ona kulluk etmedikçe, insanlar, birbiri ile sevişemez. Hakdan ve Hak yolundan başka her ne düşünülse, hepsi ayrılık ve perîşanlık yoludur. Görmez misiniz, câmi’e gidenler sevişir, meyhâneye gidenler döğüşür.
 
Hak teâlâdan başka herneye gönül verseniz, herneye tapınsanız, hepsinin zıddı, mukâbili vardır. Bunların hepsi de, Hakkın kudreti ve irâdesi altındadır. Şerîki, nazîri, misli, zıddı, mukâbili olmayan, yegâne hâkim, ancak Hak teâlâdır ve ancak Onun mukâbili bâtıldır, yanlışdır ve varlığı mümkin olmıyan bir yoklukdur.
 
Hak teâlâdan başka, herneye tâbi’ olur, herneye tapınır, Onun yerine, herneyi sever ve hakîkî hâkim tanırsanız, biliniz ki, onlar da sizinle berâber yanacakdır.
...
 
İslâm dîninin inançlarını, emrlerini ve yasaklarını bildiren binlerce kıymetli kitâb yazılmış, bunların çoğu, yabancı dillere çevrilerek, her memlekete yayılmışdır. Buna karşılık, bozuk düşünceli, kısa görüşlü kimseler, her zemân, islâmın fâideli, feyzli ve ışıklı prensiplerine saldırmış, onu lekelemeğe, değişdirmeğe, müslimânları aldatmağa uğraşmışlardır. Dahâ çocuk iken, böyle yanlış yolda olanlara acırdım. Niçin doğruyu göremediklerine, İslâm dîninin yüksekliğini anlıyamadıklarına şaşardım. Herkesin doğru yolu bulmasını, dalâletden, dünyâ ve âhıret felâketlerinden kurtulmalarını istiyordum. Bu yolda, insanlara hizmet için çırpınıyordum. Kıymetli gençleri, asîl ve temiz yavruları, şehîd evlâdlarını, bozuk yazılardan ve sözlerden koruması için ve müslimânlığın tam ve doğru ve ana kaynaklarına uygun olarak anlaşılması için, Allahü teâlâya yalvarıyordum.
...
 
Bugün, dînimizi, o büyük âlimlerin kitâblarından okuyup, öğreneceğiz! Din bilgileri, Ehl-i sünnet âlimlerinden veyâ bunların kitâblarından öğrenilir. Keşf ile, ilhâm ile, ilm elde edilmez. Bunların kitâblarını okuyan, hem ilm öğrenir, hem de kalbleri temizlenir.

 
< Önceki   Sonraki >